-
Tarih: 10.02.2021
Askerî Güvenlik Bölgesi Şerhi Konulması Sonucu Taşınmazlarda Oluşan Değer Kaybının Karşılanmaması Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edilmesi
10 Şubat 2021 tarihli ve 31391 sayılı Resmi Gazete’de, 29.12.2020 tarihli ve BN:2016/3316 sayılı “CEMAL TAŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU”na ilişkin Anayasa Mahkemesi Kararı yayımlandı.
Söz konusu başvuru, taşınmazların tapu kaydına askeri güvenlik bölgesi şerhi konulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
Başvurucular, maliki oldukları taşınmazların üzerine 12.06.1995 tarihinde konulan askeri güvenlik bölgesi şerhi nedeniyle tasarruf yetkilerinin kısıtlanarak taşınmazların yalnızca tarımsal amaçlı kullanılabildiği; şerh nedeniyle taşınmazların imara açılamadığı ve yirmi bir yıldır devam eden kısıtlamanın ne kadar devam edeceğinin belirsiz olduğu; taşınmazlarında meydana gelen zararların giderilmediği, bu suretle MÜLKİYET HAKKININ İHLAL EDİLDİĞİ gerekçesiyle 17.02.2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
Bu noktada Anayasa’nın “Mülkiyet hakkı” kenar başlıklı 35. maddesinin incelenmesi önem arz etmektedir. İlgili madde şu şekildedir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
Başvurucuların iddiaları üzerine, Anayasa Mahkemesi tarafından mülkiyet hakkına ilişkin yapılan değerlendirme sonucunda:
- Başvurucuların taşınmazlarının sadece belirli amaçlarla kullanılmasına ilişkin kısıtlama ile belirli kişilere devir ve kira yasağı getirilmesi,
- Askeri güvenlik bölgesi ilan edilmesiyle taşınmazların özel konumu gözetilerek fiili bir yapılaşma yasağının uygulandığı,
- Başvurucuların bu taşınmazları askeri güvenlik bölgesi ilan edilmeden önce satın aldıkları göz önünde bulundurulduğunda söz konusu yapılaşma yasağı ile birlikte mülkiyet hakkının sağladığı hak ve yetkilerin kullanımının belirsiz bir süreyle ve ciddi ölçüde kısıtlandığı
açıklanmıştır.
Müdahalenin ihlal kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi ise Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerinin sınırlanması” kenar başlıklı 13. maddesi gereğince yapılması gerekmektedir. Söz konusu madde şu şekildedir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
Belirtilen maddeye göre, temel haklardan biri olan mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’ya uygun olabilmesi için;
- Kanunilik ilkesi (kanuna dayanması)
- Meşru amaç ilkesi (kamu yararı amacı taşıması)
- Ölçülülük ilkesi
gözetilerek yapılması gerekmektedir. Bu ilkelerin çizdiği sınırlar çerçevesinde, temel haklara müdahale hukuka uygun olmaktadır.
Kararda bu ilkelere göre “sınırlamanın sınırları” çizilmiş olsa da Anayasamızın 13. maddesinde belirtilen hakkın özüne dokunmama ilkesinin ve yalnızca anayasada belirtilen sebeplerle sınırlamanın yapılabilmesi ilkesinin göz ardı edilmemesi gerektiğini konunun ehemmiyeti sebebiyle vurgulamamız gerekmektedir.
Somut olayda, Anayasa Mahkemesi tarafından müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığı belirtilen ilkeler çerçevesinde incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca;
- Taşınmazların bulunduğu bölgenin stratejik konumu sebebiyle şerh konulmasının gerekli olduğu belirtilmiştir ancak müdahalenin ölçülülüğü bakımından; öngörülen şerhin, malikleri olağan dışı ve aşırı bir yük altına sokması halinin tespitinin gerektiği ifade edilmiştir.
- Mahkemelerce henüz gerçekleşmeyen ve gerçekleşmesi muhtemel olan zararların idarelerce tazminine olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmişse de anılan şerh sebebiyle ekonomik zararın meydana geldiği vurgulanmıştır.
- Söz konusu taşınmazların edinilme tarihleri göz önüne alındığında başvurucuların bu sınırlamayı öngörebilmeleri mümkün olmadığından askeri güvenlik bölgesi şerhi sebebiyle fiili yapılaşma dahil olmak üzere bazı kısıtlamalara maruz kalındığı ve bu kısıtlamaların daha ne kadar süreceğinin belirsiz ve öngörülemez olduğundan söz edilmiştir.
- 2565 sayılı Kanun ve Yönetmelik’in ilgili maddeleri gereği, bölgede yapılacak bazı hususların izne tabi olduğu; dolayısıyla müdahale taşınmazları tamamen kullanılamaz hale getirmese de başvurucuların diledikleri gibi kullanma, yararlanma ve üzerinde tasarruf etme hak ve yetkisinin sınırlandırdığı belirtilmiştir.
Bu tespitler neticesinde; derece mahkemelerinin henüz gerçekleşmeyen ve gerçekleşmesi muhtemel olan zararların tazminine olanak bulunmadığına yönelik yorumunun başvuruculara aşırı ve olağan dışı külfet yüklediği görülmektedir. Dolayısıyla başvurucuların mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasındaki dengenin başvurucular aleyhine bozulduğu, müdahalenin ölçülü olmadığı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Sonuçta ilgili Kanun ve Yönetmelik uyarınca, her ne kadar şerhin kaldırılması veya taşınmazların kamulaştırılması konusunda kamu makamlarının takdir yetkisi bulunsa da hak ihlaline sebebiyet veren kamu makamlarının kişilerin şikâyet başvurularına karşı işlem tesis etmemesinin hukuka ve kanuna aykırı olduğuna karar vermiştir.
Görüldüğü üzere, kamu makamlarının kanundan doğan idari eylem ve işlemlerinin sebebi kamu yararı amacı ile dahi olsa kişilerin haklarını ölçülülük, gereklilik ve orantılılık ilkelerine aykırı olarak sınırlandırmaktaysa idarenin bu zararı tazmin yükümlülüğü doğmaktadır. Bu karar, şerh sebebiyle veya diğer idari işlem ve eylemlerden kaynaklı olarak kişilerin taşınmaz üzerinde malik sıfatından kaynaklanan haklarından kabul edilemeyecek kadar uzun süre mahrum kaldığı, bu suretle idarece kişilerin taşınmazında değer kaybına sebebiyet verildiği ve zararın idare tarafından giderilmediği başkaca olaylara da emsal teşkil edecektir. Dolayısıyla idarenin müdahalesi sebebiyle hak ve sınırlandırma arasındaki adil dengenin sağlanabilmesi için ihlal tespitinin yapılıp zarara uğrayan kişilere makul kabul edilebilecek ölçüde bir tazminatın ödenmesi gerektiği bir kez daha açıklığa kavuşturulmuştur.
İlgili kararın tam metni için tıklayınız.
-
Arsa ve Arazi Birim Değerlerinin Tespitine Yönelik Takdir Komisyonu Kararlarına Karşı Kararın Öğrenildiği Tarih İtibarıyla Otuz Gün İçerisinde Dava Açılabilir
-
Tarih: 28.04.2023
-
-
7440 Sayılı Kanun'a İlişkin Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair 3 Seri No.lu Genel Tebliği Yayımlanmıştır
-
Tarih: 14.04.2023
-
-
Olağanüstü Hal Kapsamında Afet ve Acil Durum Yönetimi Alanında Alınan Bazı Tedbirlere Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Yayımlandı
-
Tarih: 13.04.2023
-
-
Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 1)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No: 22) Yayımlandı
-
Tarih: 07.04.2023
-
-
7. Yargı Paketi (7445 Sayılı Torba Kanun) Son Hali - Tam Metin
-
Tarih: 29.03.2023
-
-
7440 Sayılı Kanun'a İlişkin Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair 2 Seri No.lu Genel Tebliği Yayımlanmıştır
-
Tarih: 24.03.2023
-
-
7440 Sayılı Kanunun Araç Muayeneleriyle İlgili Maddesine Dair Tebliğ Yayımlandı
-
Tarih: 17.03.2023
-
-
7. Yargı Paketi Kanun Teklifinin Son Değişiklikleri İçeren Güncel Hali
-
Tarih: 17.03.2023
-
-
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliği Yayımlandı
-
Tarih: 17.03.2023
-
-
7440 sayılı Kanun Kapsamında Dikkat Edilmesi Gereken Önemli Tarihler
-
Tarih: 16.03.2023
-