-
Akaryakıt şirketi mükellefin yalnızca benzin istasyonundaki pompalarla ilgili tespitleri baz alınarak sahte fatura düzenleyicisi olduğu sonucuna varılamaz
-
Tarih: 21.03.2025
-
-
Ortada somut bir tespit bulunmadığı sürece yoklama fişlerine imza atılmış olması sahte fatura kullanma/düzenleme suçuna iştirak edildiğine kanıt olmaz yalnızca varsayımsal iştirakin varlığına ulaşılır
-
Tarih: 20.03.2025
-
-
Eksik inceleme sonucu sahte fatura düzenleme/kullanma suçu isnat edilerek mahkumiyet hükmedilmesi hukuka aykırıdır
-
Tarih: 19.03.2025
-
-
Mükellefin sahte belge düzenleme fiiline nasıl ve ne şekilde iştirak ettiğinin açık ve net bir şekilde ortaya konulamadan sadece mükellef kurum adına bankadan para tahsilatı yapmış olduğundan yola çıkılarak sahte belge düzenlemek amacıyla hareket ettiği sonucuna varılamaz
-
Tarih: 12.03.2025
-
-
Sahte olduğu iddia edilen faturalardan kanaat edinecek miktarda fatura temin edilerek bu faturaların müvekkile gösterilmesi ve yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulduğunda kendisine ait olmadığını söylemesi halinde;faturalardaki yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir
-
Tarih: 12.03.2025
-
-
Faturaları düzenleyen ve kullanan mükellefin yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığına ilişkin belgeler getirtilmeden ve mal ve para akışını gösteren ticari defter ve belgeleri karşılıklı incelenmeden kurulan mahkumiyet hükmü hukuka aykırıdır
-
Tarih: 27.02.2025
-
-
Defter ve belge isteme yazısının ve tebliğ belgesinin ilgili vergi dairesinden getirtilerek dosya arasına konulmadan hangi belgelerin hangi amaçla ne zaman istendiğinin, istemin 5 yıllık saklama süresi içerisinde yapılıp yapılmadığının tespit edilmemesiyle eksik inceleme sonucu kurulan hüküm hukuka aykırıdır.
-
Tarih: 25.02.2025
-
-
Sahte Belge Düzenleme ve Kullanma Suçları Tek Bir Suç Olup Bu Suçlar Hakkında Ayrı Ayrı Hüküm Kurulamaz
-
Tarih: 19.12.2024
213 sayılı Vergi Usul Kanunu madde 359
“b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.”
Vergi kaçakçılığı suçlarını yaptırıma bağlayan 213 sayılı Kanun'un tartışmaya konu 359 uncu maddesinin(b) fıkrasındaki yasa metni dikkate alındığında; aynı maddenin aynı fıkrasında seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlendiği hususu duraksamaya yer vermeyecek kadar açıktır. Vergi mevzuatımızda bu seçimlik hareketlerin ayrı suçlar olduğuna dair veya böyle bir sonuç çıkarmamıza neden olacak tek kelimelik dahi yasal düzenleme mevcut değildir. Seçimlik hareketli suçlardaki fiillerin birbirine hiç benzememesi -örneğin üretmek, nakletmek, satmak... gibi- işin olmazsa olmazıdır. Zira fiiller aynı olsa seçimlik hareket olarak düzenlenmezdi.
vergi kaybının önlenmesi amacıyla, vergi kaybının gerçekleşmesini dahi unsur olarak aramadığı için vergi kaçakçılığı suçunu tehlike suçu olarak öngören kanun koyucunun, gerek sahte belge düzenleyerek menfaat karşılığı vergisel işlemde kullanılması koşuluyla başkasına verilmesi eylemi ile başkası tarafından düzenlenen sahte belgeyi vergisel bir işlemde kullanma eylemini aynı maddeyi ihlal eden seçimlik hareketler olarak öngörmesi nedeniyle eylemlerin kül halinde zincirleme şekilde tek vergi kaçakçılığı suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Maddi ceza hukukuna ilişkin onlarca seçimlik hareketli suç bulunduğu, bu suçlarda seçimlik hareketlerin gerek doktrinde, gerekse uygulamada birbirine dönüşmeyen ayrı suçlar olarak telakki edilip seçimlik hareketlerin birden çoğunu işleyen failler hakkında her bir seçimlik hareket için ayrı ayrı ceza tertip edilmesinin kabul görmediği ve bu yönde bir tek dahi örnek bulunmadığı, seçimlik hareketlerin ayrı ayrı suçlar kabul edilmesi suç ve cezadaki kanunilik ilkesiyle bağdaşmayacağı gibi hiçbir hukuki yorumla da izah edilemez.
Somut olayda sanığın aynı fıkrada yaptırıma bağlanan birden çok seçimlik hareketten ikisini işlemesi sebebiyle 5237 sayılı Kanun'un 61 inci maddesi de gözetilerek, tek suçtan alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle hüküm kurulması gerekirken, tek bir suçun seçimlik hareketlerinin iki ayrı suç gibi nitelendirilmesini ceza hukukuna has yorum yöntemlerinin hiçbiriyle izah etmek mümkün değildir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 02.10.2024 tarihli ve E:2024/280 K:2024/279 sayılı Kararı’nda;
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun vergi kaçakçılığı suçlarını yaptırıma bağlayan 359 uncu maddesinin (b) fıkrasında yer alan sahte belge düzenleme ve kullanma suçlarında aynı fıkra içerisinde sahte belge düzenleme ve kullanmanın düzenlenmesi nedeniyle bu hususa ilişkin verilen daha önceki kararlarda maddede yer alan suçların iki ayrı suç olarak değerlendirilerek her suç bakımında ayrı ayrı hüküm kurulmuş olsa da madde hükmünün incelenmesinden ilgili suçların seçimlik hareketli suç olarak tanımlandığının açık ve tartışmasız olduğu ve söz konusu seçimlik hareketin ayrı ayrı bağımsız suçlar olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir.Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 02.10.2024 tarihli ve E:2024/280, K:2024/279 sayılı kararında;
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359 uncu maddesinin (b) fıkrasında düzenlenen sahte belge düzenleme ve kullanma suçlarının, aynı fıkra içerisinde yer alması nedeniyle daha önce verilen kararlarda iki ayrı suç olarak değerlendirilip her biri için ayrı ayrı hüküm kurulmuş olsa da, madde hükmünün incelenmesinden bu suçların seçimlik hareketli suç niteliğinde olduğu açık ve tartışmasız olarak görüldüğü ifade edilmiştir. Ayrıca ilgili maddede belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler “veya” bu belgeleri kullananlar cezalandırıldığı ifade edilmiştir. Yani sahte belge ve bu belgeleri kullanmak "veya" bağlacıyla ifade edilerek seçimlik hareketli bir suç düzenlemesi yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından “veya” bağlacı kullanmanın seçimlik hareketlerden biri olarak kabul edilmesi sebebiyle de bu hareketlerin seçimlik olduğu açıkça görülecek olup dolayısıyla bu seçimlik hareketlerin birbirinden bağımsız suçlar olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı da ayrıca ifade edilmiştir.
Sonuç olarak ilgili kararda Vergi Usul Kanunu’nun 359. Maddesinin (b) fıkrasında yer alan sahte belge kullanma ve düzenleme suçları her ne kadar aynı fıkrada yer almakta ise de bu suçların seçimlik ve tek bir suç niteliğinde olduğu ifade edilerek tek bir cezaya hükmedilmesi gerektiği ifade edilmiştir. -
-
Dava Açma Sürelerini Düzenleyen, Son Derece Karışık ve Dağınık Olan Bir Mevzuatın Aşırı Şekilci (katı) Yorumu Mahkemeye Erişim Hakkını İhlal Edebilir
-
Tarih: 17.07.2024
Dava açma sürelerinin belirlemesine ilişkin olarak başvurucunun davayı açtığı tarihte mevcut olmayan ve değerlendirilmesi mümkün olmayan bir duruma göre yaptığı yorumunun somut olayın özel koşullarında öngörülebilir olmadığı, başvurucunun mahkemeye erişimini aşırı derecede güçleştirerek başvurucuya şahsi olarak ağır ve orantısız bir külfet yüklediği değerlendirilmiştir.
-
-
Tek Dosyada Birleştirilerek Karara Bağlanan Davalarda Tek Vekâlet Ücretine Hükmedilmesi Gerekir
-
Tarih: 28.06.2024
Vekille takip edilen ve ilk derece mahkemelerince tek dosyada birleştirilerek karara bağlanan davalarda kanun gereğince ilgili taraf lehine takdir olunacak vekâlet ücreti bakımından, tek vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekir.
-
-
6306 Sayılı Kanun Kapsamında Riskli Yapı Malikleri Tarafından Üçüncü Kişilere Yapılan İlk Satış İşlemlerine İlişkin Olarak Malik Adına Tahakkuk Eden Tapu Harcının İstisna Hükümleri Kapsamında Değerlendirilmesi Mümkün Değildir
-
Tarih: 07.03.2024
Vergilendirme alanında muafiyet ve istisna hükümlerinin yorum yoluyla genişletilmesi veya daraltılması Anayasa ile güvence altına alınan verginin yasallığı ilkesine aykırı düşeceğinden Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca değişiklik sonrası dönemler için riskli yapı malikleri tarafından üçüncü kişilere yapılan ilk satış işlemlerine ilişkin olarak malik adına tahakkuk eden tapu harcı istisna hükümleri kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.
-
-
Asıl Muhattap Olan Yasal Temsilci İşyerinde Bulunamaz İse İkamet Adresine Yapılan Tebligat Usulsüzdür
-
Tarih: 05.03.2024
Dava, davacı adına, asıl borçlu … Pazarlama Turizm İnşaat Nakliye Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'nden alınamayan 2009 yılının muhtelif dönemlerine ait katma değer vergisi, vergi ziyaı cezası, özel usulsüzlük cezası ve gecikme faizinden oluşan kamu alacağının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … ile … takip numaralı ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir. tüzel kişilerde asıl muhatap, yasal temsilcilerdir. Bu temsilciler mutad iş saatlerinde "işyerinde" bulunamadıkları veya tebligatı bizzat alamayacak durumda oldukları takdirde "orada hazır bulunan" "memur veya müstahdemlere" tebliğ yapılması, bu şekilde işyerinde tebligat mümkün olmaması halinde ilan yoluyla tebliğ yoluna gidilmesi gerekmektedir. Bu durumda, kamu alacağı için asıl borçlu adına düzenlenen ödeme emrinin, şirket yetkilisinin ikamet adresinde tebliğ edilmesinin 213 sayılı Kanun'un 94. maddesindeki usule aykırı düştüğü dikkate alındığında, şirket hakkındaki takibin usulüne uygun tamamlandığından bahsedilemeyeceğinden Vergi Mahkemesi kararının, yazılı gerekçeyle ödeme emrinin değinilen kısımları yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasına davacı tarafından yöneltilen istinaf başvurusunun reddinde hukuka uyarlık görülmemiştir. -
-
Yurt Dışından Sağlanan Krediler İçin Düzenlenen Kağıtlar Damga Vergisi Ve Harçtan Muaftır
-
Tarih: 01.03.2024
Yurt dışındaki bankalardan, uluslararası kurumlardan ve yurt dışı kredi kuruluşlarından sağlanan kredilerin temini ve geri ödenmesi amacıyla düzenlenecek kağıtlar ile bu kağıtlar üzerine konulacak şerhler ve teminatların damga vergisi ve harçtan müstesnadır.
-
-
Zamanaşımı Dolmadan Önce Yapılan Cüz'i Tutarda Ödemeler Mükellef Tarafından Yapıldığı Kabul Edilmediğinden Zamanaşımı Süresini Kesmez
-
Tarih: 28.02.2024
Zamanaşımı süresinin dolmasından önce yapılan cüz'i tutardaki ödemelerin mükellefler tarafından yapıldığının kabulünün ticari icaplara uygun düşmediği, söz konusu ödeme nedeniyle tahsil zamanaşımı süresinin kesildiğinden bahsedilmesine olanak bulunmadığı hakkında.
-
-
Mirasın Hükmen Reddi Davası Kesinleşmeden Mirasçı Sıfatıyla Ödeme Emri Düzenlenemez
-
Tarih: 28.02.2024
Davacı adına mirasçı sıfatıyla düzenlenen 07.02.2013 tarihli ve 1 ila 9 numaralı ödeme emirlerinin iptali istemiyle dava açılmıştır. Mirasın hükmen reddi talebiyle açılan dava sonuçlanıp karar kesinleşmeden davacı adına mirasçı sıfatıyla ödeme emri düzenlenemeyeceği hakkındadır. Olayda davacı Medeni Kanun'da öngörülen süreler içinde terekenin resmi defterinin tutulması talebiyle Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde dava açmış ayrıca mirasın hükmen reddine karar verilmesi talebiyle yargı mercilerine başvurusunu yapmıştır. Bu durumda, mirasın reddine ilişkin hukuki süreç tamamlanmadan davacının mirasçı sıfatıyla ölenin vergi borçları nedeniyle takibine başlanmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
-
-
Sahte Fatura Düzenleme Suçu Aynı Takvim Yılı İçerisinde Farklı Zamanlarda İşlenirse Zincirleme Sahte Fatura Suçu Oluşur
-
Tarih: 27.02.2024
Sahte fatura kullanma suçunda her takvim yılında işlenen suçların birbirinden ayrı ve bağımsız suçları oluşturduğu, ancak aynı takvim yılı içerisinde farklı zamanlarda kullanılan sahte fatura eylemlerinin bir bütün halinde zincirleme sahte fatura kullanma suçunu oluşturacağı cihetle, her takvim yılındaki eylemlerin ayrı ayrı zincirleme biçimde işlenmiş suçları oluşturacağı gözetilmeden, hangi takvim yılından hüküm kurulduğu da belirtilmeksizin yazılı şekilde tek hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayini yasaya aykırıdır.
-
-
KDV Açısından Verginin Doğması İçin Vekalet Ücretinin Miktarı ve Tahsil Edilmesine Bakılmaksızın Sadece Avukatlık Hizmetinin Varlığı Yeterlidir
-
Tarih: 26.02.2024
Avukatlık sözleşmesine dayanarak tahsil edilen tutarların çoğunluğunun asgari ücret tarifesinde belirlenen sınırların altında olduğu ve eksik katma değer vergisi hesaplandığı belirtilmiştir. 2012 yılında tamamlanan tüm dava dosyaları için avukatlık hizmetinin sunulduğu ifade edilmiştir. Vekalet ücretinin tahsil edilip edilmemesine bakılmaksızın, 2012'de sunulan avukatlık hizmetinin KDV açısından vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi için yeterli olduğu belirtilmiştir. Seğmenler Vergi Dairesi Müdürlüğü'nün sunulan CD'yi inceleyerek yeniden değerlendirme yapması gerektiği ifade edilmiştir.
-
-
AYM Vergi Cezalarında Etkin Pişmanlıktan Faydalanmak İçin Dava Açılmaması veya Açılmışsada Feraget Edilmesi Gerektiğine İlişkin Koşulu Kaldırdı
-
Tarih: 26.02.2024
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na 8/4/2022 tarihli ve 7394 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle eklenen geçici 34. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa’nın 10. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talepleridir.
-
-
Somut Delil Olmadan Tacir Kişinin İşlemlerinin Ticari İşlem Sayılması Hukuka Aykırıdır
-
Tarih: 26.02.2024
Tacir kişinin yapmış olduğu bütün işlemler ticari işlem sayılamaz. Tacirin hesabına para aktarılması tek başına mal alım-satım faaliyeti olduğu sonucunu çıkarmaya yeterli olmadığından, işlemlerin mahiyetinin ticari işlem olup olmadığının anlaşılabilmesi için inceleme yapan kişi tarafından somut deliller ve tespitler sunulmalıdır.
-
-
Arsanın Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi İle Müteahite Devredilmesine Karşılık Binada Kat Sahibi Olunması Ticari Kazanç Sayılmaz
-
Tarih: 26.02.2024
Sahip olunan arsanın kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile müteahhite devredilmesi ve buna karşılık inşa edilen binada kat sahibi olunmasının servetin değerlendirilmesi niteliğinde olduğu, bu haliyle davacının devamlılık ve organizasyon içeren şekilde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 37. maddesi kapsamında ticari kazanç elde ettiğini gösteren bir faaliyeti bulunmadığından adına yapılan tarhiyatta hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle Danıştay temyiz isteminin reddine karar vermiştir.
-