• 09.02.2025
  • Av. Arb. Dr.Y.Burak ASLANPINAR

Arabuluculuk Anlaşma Belgeleri İptal Mi Edilecek? / Yargıtay 9.HD’nin Son Kararı Nasıl Yorumlanmalı?

<iframe width="560" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/wnpGu3uJX9A?si=wzemUo3D-fcRC2gL" title="YouTube video player" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" referrerpolicy="strict-origin-when-cross-origin" allowfullscreen></iframe>

İşçi işveren uyuşmazlıklarında arabuluculuk anlaşmasının iptaline ilişkin Yargıtay 9. Hukuk Dairesi önemli bir karar verdi. Karar ile birlikte ihtiyari arabuluculuk ile elde edilmiş arabuluculuk anlaşma belgelerinin iptal olup olmayacağı konusunda soru işaretleri oluştu. Bu videoda da Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin kararı sonucunda özellikle işçi işveren uyuşmazlıklarındaki ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin hukuki sonuçlarını değerlendirdim.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 10.10.2024 tarihli E:2024/10147, K:2024/13332 sayılı Kararı için tıklayınız 

Bu videoyu beğendiyseniz lütfen beğenmeyi ve abone olmayı lütfen unutmayın.

Mali ve hukuki konularda olan çeşitli videolarım için kanalımı ziyaret edebilirsiniz. #arabuluculuk #arabuluculucanlaşması #anlaşmabelgesi,

Arabuluculuk Anlaşma Belgeleri İptal Mi Edilecek? / Yargıtay 9.HD’nin Son Kararı Nasıl Yorumlanmalı?

 

Yargıtay 9. hukuk dairesi bir karar verdi 10 Ekim 2024'te ve soru işaretleri oluştu. Acaba işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlıklar bakımından ara buluculuk, ihtiyari ara buluculuk artık mümkün olmayacak mı? Artık bir koruma sağlamıyor mu? Bu tip anlaşmalar iptal edilebilir mi? Sürekli olarak iptal edilebilir mi? Bu sorular karşımıza çıktı ve hukuk aleminde çokça konuşuluyor. Ben de bir avukat arabulucu olarak ve aynı zamanda binlerce meslektaşıma ara buluculuk, uzman ara buluculuk eğitimi vermiş bir eğitmen olarak bu konuyu ele almak istedim.

 

Öncelikle Yargıtay 9. hukuk dairesinin bu kararını böyle madde madde bir inceleyip açıklayıp daha sonra hangi sonuçlara neden oluyor? Nasıl hareket edilmesi lazım? Acaba ara buluculuk anlaşmalarını ne kadar etkileyecek? Bunlara bir bakalım istedim bu videoda. Her şeyden önce Yargıtay 9. hukuk dairesinin önüne gelen uyuşmazlık. Bir kere bu bir işte adı birleştirme kararı değil.

 

Tamamen bütün mahkemeleri bağlayıcı nitelikte değil. Diğer taraftan bu uyuşmazlık spesifik o özel olayla ilgili buna göre incelenmiş. Bunu akılda tutmak lazım.

 

Dolayısıyla bundan sonra ihtiyari olan bütün işçi işveren ara buluculuk anlaşmalarını etkileyecek diyemeyiz. Dahası diğer ihtiyari ara buluculuk anlaşmaları zaten etkilememesi gerekir. Onlar çünkü işçi lehine yorum ilkesi gibi ilkelere de zaten tabi değil.

 

Gelelim bu meseleye. Burada işçi belli bir süre çalışıyor. Daha sonra çok kısa süre işten ayrılmış görüntüsü var.

 

Ama bu sırada aslında izinli olduğu da söyleniyor dosyanın içerisinde Yargıtay kararları okuduğumuza göre. Sonra tekrar aynı iş yerinde başlıyor. O arada bir ara buluculuk anlaşması var.

 

Dolayısıyla aslında iş akdinin sonlanması söz konusu değil. Dolayısıyla Yargıtay bu açıdan yaklaşım olarak iş akdi sonlanmadı ki sen kademe ihbar tazminatından bahsediyorsun diyor. Bu açıdan haklı olduğu kabul edilebilir.

 

Böyle bir uyuşmazlık silsilesi içerisinde genel olarak zaten bir vurulmayan, gerçekte olmayan bir uyuşmazlık anlaşmadan bahsediyor ve bunun üzerine kararı kurgulamış. Dolayısıyla bu karardaki herhangi bir kısmı alıp başka bir uyuşmazlığa, gerçekten yapılmış bir ara buluculuk anlaşmasına, o ara buluculuk anlaşmasının iptali için ortaya koymak doğru olmayacaktır. Öncelikle bunu söyleyeyim.

 

Gelelim Yargıtay hangi nedenlerle bu ara buluculuk anlaşmasının iptali daha sonrasında da işçilik alacakların ödenmesi hususunda karar verilmesi gerektiğini söylemiş. Yargıtay'ın bir numaralı nedeni şu burada gerçek bir uyuşmazlık yok. Uyuşmazlık yok ki, talep yok ki, reddedilen bir talep yok ki ondan sonra bunun üzerine tartışılmamış ki burada bir anlaşmadan, ara buluculuktan ve sonrasında anlaşma belgesi düzenlenmesinden bahsedemeyiz diyor.

 

Gelelim bunu inceleyelim. Şimdi öncelikle bunu genele yayarsak çok çok çok çok tehlikeli bir durum. Uyuşmazlık yok ki zaten ara buluculukta bir ara buluculuk anlaşması da geçersizdir.

 

Yoktur iptali gerektirir dersek bu durumda uyuşmazlık olduğunun sürekli olarak iddia ve ispat edilmesi gerekecek. Bu yaklaşım ciddi anlamda sakıncalı bir yaklaşım. Şöyle ki eğer bir işçi istifa nedeniyle hala hazırdaki olayda olduğu gibi çünkü bunu şuna dayandırıyor.

 

İşçi istifa etmiş, haklarım olmadığını kabul ediyorum demiş. Sonra gelmiş kıdem tazminatı ihbar tazminatı konusunda anlaşmış. Aslında uyuşmazlık yok zaten kabul etmiş.

 

Bu açıdan bakarsak ara buluculuğun, dava şartı ara buluculuğun hiç olmadığını düşünelim. O zaman doğrudan dava açılabildiğini düşünelim. İstifa eden, bunu kabul eden işçi talep edemez duruma düşer.

 

Herhangi bir şekilde ihtilaf oluşamaz. Zaten uyuşmazlık yok deyip davayı mı reddedeceksiniz? Usulden mi reddedeceksiniz? Bu aslında temel bakımda yani şöyle iddiasını ispat eden, yani burada uyuşmazlık yoktur diyen uyuşmazlık olmadığını ispat etmesi gerekir. Ki somut uyuşmazlıkta, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin kararında bunu aslında görebiliyoruz.

 

Çünkü işçi ilk etaptaki durum için söylüyorum aslında devam etmiş, işten ayrılmamış. Ama buradaki cümleleri alıp diğer davalara, diğer durumlara yansıtırsak çok ciddi sıkıntılar yaşarız. Burada uyuşmazlık, diyelim ki işçi istifa etti.

 

Benim alacağım yoktur dedi. Ondan sonra belki bunu etki altında imzaladı. Ama sonra dava açmaya niyetlendiğinde yine ara buluculuğa gidiyor öyle değil mi? Ara buluculukta anlaşıyor o zaman kabul etmeyecek miyiz bunu? Veya dediğim gibi, diyelim ki arabuluculuk dava şartı değil, o aşama geçildi, doğrudan daha hoş.

 

Yine mi kabul etmeyeceğiz? Yani uyuşmazlığın olduğunun değil, olmadığının ispat edilmesi gerekiyor. Bir kere bu en önemli Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin ve benzer kararların incelenmesinde dikkat edilmesi gereken husus. Bu konu hakkında niye tokuma yapmamalıyız? Uyuşmazlık yoktu, işte böyle düşünmüştür aslında işçi vs.

 

Dahası çok önemli bir şey söyleyeceğim. Ben de binlerce arabuluculuk uyuşmazlığı yürüttüm, ara bulucu olarak bulundum. Çok uyuşmazlıkta belki de işçi ihtiyari olarak, yani işverenin masaya davet ettiği süreçlerde dahi işçi kendi böyle bir hakkının olduğunu veya bu kadar olduğunu bilmiyor olabilir.

 

Dolayısıyla talep eden tarafta olmak zorunda değil ki. Belki de işveren geldi dedi ki, evet senin işte kıdem ihbar tazminatı hakkın var, aynı zamanda bak izinlerinin karşılığı olan ücret var, iş vakti bitmiş bu arada. Veya diyelim ki fazla çalışmaların vardı, ben de onu ödüyorum.

 

Veya bambaşka bir hakkın vardı, bunun karşılığını ödüyorum dedi. Yani o masada da bir uyuşmazlık ortaya çıkmış olabilir. O masada da bir anlaşma konusu ortaya çıkmış olabilir.

 

Dolayısıyla buna işte baştan bir uyuşmazlık ve talep vardı, reddedildi, reddedilmedi, anlaşma oldu, olmadı diye bakmak, yani uyuşmazlık yok görüntüde demek doğru değil. Uyuşmazlığın olmadığının ispat edilmesi gerekiyor. Bu maddenin üzerinde bu kadar durmamın nedeni, diğer hususlar bakımında etkili olabilecek olması.

 

Şunu da hemen söyleyeyim. Bu işçi lehine yorum ülkesi gereğince, işçinin biraz daha zayıf durumda olabileceğini düşünerek oluşturulmuş bir karar olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla diğer uyuşmazlıklarda, özellikle ticari uyuşmazlıklarda ihtiyari arabuluculuk  varsa bu konu hiç tereddüt etmeyecek.

 

İki tane tacir, hele de çoğu zaman avukatlarıyla beraber oturmuşlar ve demişler ki burada bir uyuşmazlık vardı, biz bunu çözdük. Bunu da tartışmamalıyız artık, bunun için değil. Yargıtay’ın ikinci önemli gerekçesiyle bu kararını demiş ki, Türk Medeni Kanunu’nun ikinci madde hakkın kötüye kullanılması, arabulucu kurumu burada kötüye kullanılıyor.

 

İşte iş akdinin sonlandırılmasını da feshedilmesini de, feshin sonuçlarının ödenmesini de kullanılıyor. Arabulucu kurumu bu şekilde aracı olarak kullanılamaz. Aslında burada yine kötüye kullanım olduğunun net bir şekilde ortaya konulması gerekiyor.

 

Yine söylüyoruz, buradaki somut olayda evet bu görüntü zaten verilmiş. Olay özetinde anlaşıldığı şekilde. Dolayısıyla o münferit spesifik olayı her durumda değerlendiremeyiz.

 

Dolayısıyla arabulucu kurumu iş akdi sonlandıktan sonra veya iş akdi devam ederken alınabilecek, alacaklar bakımından da uygulansa geçersiz kabul edilmemeli. Kötü niyette kötüye kullanılmış şekilde kabul edilmemeli. Örneğin, iş akdi devam ederken arabuluculuk dava şartı değilken, dava açmadan önce arabulucuya başvurmak gerekmiyorken de fazla çalışma ücreti, ücret bakımından dava açılabiliyordu.

 

Hala hazırda işçi devam ederken de bunları isteyebiliyordu. Dolayısıyla şimdi çalışırken bunları isteyebilmesi için arabulucuya başvurması gerekiyor dava şartı olarak. İhtiyar olarak da elbette oturup anlaşabilir.

 

Bunda herhangi bir behis olmamalı. Dolayısıyla kötüye kullanım olduğunun, TMK 2 ay kırı olduğunu da yine aslında somut olayda ispat etmek gerekiyor. Bu somut olayda ispat değildir demiyorum ama buradaki Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin kararının bir kısmı alıp herhangi bir olayda kullanmak, tekrar uyuşmazlıkları canlandırmak, arabuluculukta anlaşılan durumları tekrar tekrar yargının önüne getirmek doğru olmayacaktır diye düşünüyorum.

 

Yargıtay 9. Kutu Ailesi'nin burada gerekçelerinden biri de şu. Diyor ki evet arabuluculuk ibra olarak nitelendirilemez. İbra sözleşmesinin, ibranın, Türk Borçlar Kanunu’ndaki ibranın unsurlarına göre ayrılıp böyle eleştirilmemeli.

 

Yok ibranın şartları tamamlanmadı diye arabuluculuk anlaşması iptal edilemez diyor. Ve sonrasında başarılı. Ama diyor arabuluculuk anlaşması, arabuluculuk süreci gerçeğe uygun değilse, gerçek bir uyuşmazlık yoksa bu durumda ben ona İBRA hükmü uygularım.

 

İbranın şartları da geçersizse onu da geçersiz sayarım diyor. Aslında aynı şey söylemiş oluyor. Çünkü burada arabuluculuk anlaşmasını öncelikle iptal ederek bu sürece girmiş oluyor.

 

Zaten bir arabuluculuk anlaşması varsa bunu iptal edemiyorsa burayı irdelemiyor olmalıydı. Aslında bunu irdeleyemem demesinin de çok bir anlamı olmuyor gibi. Yargıtay neticede diyor ki buradaki öncelikle arabuluculuk anlaşma belgesini, anlaşmasını ben iptal ederim.

 

Aynı dava içerisinde ön sorum kabul ederim. Ondan sonra davada talep edilen neyse, kıdem ihbar tazminatı örneğin, bunun hakkında da karar veririm. Daha doğrusu mahkeme böyle yapmalı diyor.

 

Şimdi Yargıtay kararını özetledik, gerekçelerini söyledik. Artık kendi görüşümüzü söyleyelim. Birincisi, dört maddede söyleyeceğim.

 

Burada somut bir uyuşmazlık hakkında verilen bir karar. Dolayısıyla tüm arabuluculuk anlaşmalarını, tüm iş davalarını, tüm ihtiyari arabuluculuk anlaşmalarını etkileyecek diye bir şey yok. Burada işçi aslında arabuluculuk anlaşması yapmasına rağmen çalışmaya devam etmiş.

 

Kaldı ki arabuluculuk anlaşması yaptığında çalışmaya devam ettiği durumlardan çokça örnek EYT'liler. Bu durumda da yargı kendisi buna müsaade etmiş durumda. Dolayısıyla bunu böyle doğrudan bir etken olarak değerlendiremeyiz.

 

Ama bu birinci başlık altında şunu söyleyelim. Bu somut, münferit bir olay hakkında verilmiş karar tüm arabuluculuk süreçlerine ve özellikle işçi işveren arabuluculuk süreçlerine doğrudan uygulayamayız. Birincisi bu.

 

İkincisi ve aslında benim için daha önemli olan usül. Arabuluculuk anlaşma belgesi. Kanunda açıkça bir anlaşma söz konusuysa dava açılamayacağı, bunun görülemeyeceği belirtilmiş olmasına rağmen.

 

Söz konusu davada ön sorun kabul edilerek öncelikle arabuluculuk anlaşmasının iptal edilip daha sonra sürecin alacak davası bakımından devam ettirilmesi uygun değil. Bu karşı oy. Bu arada bu Yargıtay 9. Kutu Ailesi kararı oy çokluğu ile verilmiş bir karar.

 

Ve karşı oy gerekçesinde çok açıkça ifade edilmiş. Diyor ki öncelikle arabuluculuk anlaşmasının, anlaşma belgesinin dolayısıyla iptal edilmesi gerekir. Bu bir dava konusudur.

 

Bu davada netice alındıktan sonra bir alacak davası söz konusu olacaksa o ayrıca görülebilir. Çok güzel ifadeler de var karşı oy gerekçesinde. Onu da söylemek isterim.

 

Kanunun açık hükmünün olduğu yerde yorum veya işçi işveren arabuluculuk olduğu gibi, işçi lehine yorum gibi argümanlarla, gerekçelerle kanun hükmü boşa çıkarılamaz. Kanun hükmünü bu şekilde bertaraf etmek bir yargı organı tarafından yapılması aslında doğru değildir. Böyle bir karşı oy gerekçesinde ifade görüyoruz.

 

Aslında gerçekten doğru bir ifade. Kanun hükmü var. Eğer kanun hükmü adil hale gelmiyorsa, kanun hükmünde rahatsız eden bir şey varsa bu durumda bu yasama organına ilgilenir.

 

Kanun hükmünün değiştirilmesi gerekir. Ama yargı kanun hükmüne bağlıdır bildiğimiz gibi. Aynı karşı oy gerekçesinde şunu da söylüyor.

 

Açık ve kesin kanun hükmünün uygulanmasından sosyal kaygılarla imtina edilemez. Gerçekten de burada sosyal ve vicdani anlamda bir kaygı oluşuyorsa, öncelikle arabuluculuk anlaşmasının iptal edilebilir olması lazım. Ona da kanunu müsaade etmesi lazım.

 

İşte burada bence bu pek mümkün değil. Çok sayıda arabuluculuk sürecinin içinde yer almış bir arabulucu olarak, bu da üçüncü gerekçeye söyleyeyim, arabuluculuk sürecinin şartları ve ruhunun anlaşılması gerekiyor. Öyle her şey o kadar, ben talep ettim, sen bunu verdin, bunu alamadın, bu reddedildi, burada anlaştık, burada anlaşmadık gibi görünüyor.

 

Burada tarafların belli menfaatleri var, belli ihtiyaçları var. Aslında görünmeyen altta bambaşka nedenler var. Bu işçi de olabilir.

 

İşçi hakkının farkında da olmayabilir, hakkını biliyor da olabilir. Ama arabuluculuk süreci bunları ortaya çıkarabilecek şekilde, usulle uygun tarafların eşitliği, hatta işçinin de bu eşitlikte daha da eşitlikçi şekilde dikkate alınmasıyla ortaya konulursa, bu süreç böyle yürütülürse, belki de işçinin, işverenin veya tarafların, diğer tarafların artık kimse burada daha da menfaatini gerçekten isteyebileceği sonuçlar ortaya çıkarabiliyor arabuluculuk süreci. Sadece talep ettim, kıdem tazminatım bu kadar da, bunu ödedin, ödemedin gibi değil.

 

Tabii ki bunlar en esaslı konular. Kıdem tazminatı ödensin, ödenmesin, azaltılsın demiyorum. Ama arabuluculuk sürecinde, işinde yaşadığınızda bambaşka şeyler var.

 

Bambaşka altta yatan nedenler var. Örneğin bir işçi veya bir işçi işten çıkarıldı, alacaklar için geldi. Belki çocuğu orada işe başlayacak.

 

Belki bir hasta yakını için bambaşka bir şeyler yapılacak. Belki onun için bu çok daha değerli. Belki bir özür, belki başka ileriye doğru birliktelik, örneğin ticari bir uyuşmazlıkta.

 

Burada çözüm, zaten alternatif çözüm yolu, arabuluculuk yolunun duası da bu. Şunu demiyorum tabii ki, mutlaka arabuluculuk yolu usulüne uygun bir şekilde, evet bütün ilkelere uygun bir şekilde tarafları bilgilendirerek, sonuçları hakkında da bilgilendirerek yürütülmesi gerekiyor. Bu net.

 

Ama bunu yorumlarken de bir yargı, bir davaymış gibi de değerlendirmemek gerekiyor. Bütün taraflar için geçerli. Arabuluculuk için de taraflar, taraf vekilleri için de geçerli.

 

Son olarak şöyle söyleyeyim, böyle bir karar ve bunun emsal alınarak yaygınlaştırılması bahsettik. Binlerce, yüzbinlerce belki milyondan fazla uyuşmazlığın tekrar canlanabilmesi ve dolayısıyla zaten çok yoğun olan yargının tekrar önüne davaların gelmesine neden olabilir. Şunu söylemiyorum, eğer hukuka aykırı bir şey varsa, kanuna aykırı bir şey varsa tabii ki tekrar yargının önüne gelsin, usulüne uygun gelsin, söz konusu olmamalı.

 

Ama bütün arabuluculuk anlaşmaları nezdinde uygulanmaya kalkılırsa, tekrar dava açılırsa, bu durumda çok ciddi sayıda uyuşmazlık ortaya çıkıp, yargının iş yükü de ortada olduğu için bu yargı yeni gelen uyuşmazlıklardaki süreyi daha da uzatmış olacak. Yani adil yargılanma hakkı, işçinin hakkının, o dava açan işçinin hakkının, hiç arabuluculukta anlaşmamış olan, yeni yeni dava açan işçinin hakkının da zedelenmesi söz konusu olabilir. Çünkü enflasyonist bir dönemdeyiz, alacaklarımıza ne kadar geç ulaşırsanız o anlamda ciddi sıkıntılar yaşanıyor.

 

Bunu da mutlaka eğer sosyal açıdan değerlendireceksek değerlendirmekte fayda var. Evet, biraz geniş çaplı bir değerlendirme oldu ama bakılması gereken mesele şu özetle söyleyeyim. Hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu, hükümleri çok net.

 

Arabuluculuk anlaşması, yapıldıysa anlaşma belgesi, düzenlendiyse arabuluculuk sürecinin usulüne uygun yürütülüp yürütülmediği, arabuluculuk ilkelerin uygulanıp uygulanmadığı, tarafların irade fesadına uğrayıp uğramadığı, yani oradaki iradelerinin, özgür iradelerinin sakatlanıp sakatlanmadığı bunlar araştırıldıktan sonra, eğer buralarda bir sorun yoksa bu durumda gerçekten bir uyuşmazlık olmadığı konusunda çok net bir durum varsa ve bu ispat edilebiliyorsa sonraki aşamaya geçilip, orada da öncelikle anlaşma belgesi, anlaşma iptal edilip, bu bir yargı konusu olup daha sonra alacak verecek neyi varsa onun ayrı dava konusu edinmesi gerekir. Diğer taraftan usulüne aykırı maalesef yapılan arabuluculuk anlaşmaları yok mudur? Elbette vardır. Her uygulamada yanlışlar olabilir.

 

Onlar bakımından da bu tip kararların çıkması sonuçları bakımından tedbir niteliğindedir. Olması da gerekir ama somut uyuşmazlığa ilişkin münferit olduğunu unutmamakta fayda var. Görüşmek üzere.

 

Takipte kalın.

 

https://www.aslanpinar.comyayinlarimiz/egitim-ve-etkinlikler/arabuluculuk-anlasma-belgeleri-iptal-mi-edilecek-yargitay-9-hd-nin-son-karari-nasil-yorumlanmali-2

https://www.aslanpinar.com/yayinlarimiz/egitim-ve-etkinlikler/arabuluculuk-anlasma-belgeleri-iptal-mi-edilecek-yargitay-9-hd-nin-son-karari-nasil-yorumlanmali-2

Diğer Makaleler