• Tarih: 13.02.2021
  • Yazar: Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu

Zamanaşımını Durdurmak Amacıyla Takdir Komisyonuna Sevk İşlemi Hukuka Aykırıdır

T.C.

DANIŞTAY

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas : 2017/288

Karar : 2017/329

Tarih   : 05.07.2017

İstemin Özeti : Davacı adına, emtia alımlarının bir kısmını sahte faturalarla belgelendirdiği yolundaki tespitleri içeren 18.4.2011 tarihli basit rapor dayanak alınarak, 29.9.2011 tarihli takdir komisyonu kararlarına istinaden, 2005 yılının Ocak ilâ Aralık dönemleri için re'sen salınan üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergileri davaya konu yapılmıştır.

İstanbul 4. Vergi Mahkemesi, 21.6.2012 gün ve E:2011/2052, K:2012/1756 sayılı kararıyla; Polenteks Gıda Tekstil Yan Ürünleri Limited Şirketi ve Güneş Tekstil Örme Sanayi Ticaret Limited Şirketinin uyuşmazlık konusu dönemlerde hiçbir ticari faaliyetinin bulunmadığı ve yalnızca sahte fatura düzenlediğini tevsik edici mahiyette bir belge dosyaya sunulmadığından davacı ile aralarındaki ticari ilişkinin mevcudiyeti ve boyutları hususunda eksik incelemeye dayanılarak tanzim edilen raporlar esas alınarak, bu mükelleflerden alınan faturaların sahte olduğu saikiyle muhteviyatı katma değer vergilerinin indirimden reddi suretiyle yapılan cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık görülmediği, haklarında yapılan tespitler nazara alındığında, Hasan Gül, Nami Kale ve İdeal Tekstil Sanayi Ticaret Limited Şirketinin gerçekte herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığı, tanzim ettiği faturaların da gerçek bir ticari ilişkiye dayanmadığı sonucuna ulaşıldığından davacı şirketin, adı geçen mükelleflerden aldığı faturalar muhteviyatı katma değer vergilerinin indirimden reddi suretiyle re'sen tarhedilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerinde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle tarhiyatı azaltmıştır.

Tarafların temyiz istemlerini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi 24.3.2015 gün ve E:2012/9671,

K:2015/1550 sayılı kararıyla; takdir komisyonlarının görevinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca, yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet ile vergi kanunlarında yazılı fiat, ücret veya sair matrah ve kıymetleri takdir etmek olduğu, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda öngörülen indirim mekanizması, vergilendirme tekniği açısından, matrah takdirinden farklı olup mükelleflerin; gerek sahte fatura kullanmaları gerekse defter ve belgelerini ibraz etmemeleri gibi durumlarda, matrah takdirini gerektiren bir hususun bulunmaması nedeniyle, bu tür fiillerin, 3065 sayılı Kanunun 29 ve 34'üncü maddelerinde düzenlenen indirim mekanizması içinde değerlendirilmesi suretiyle, katma değer vergisi indirimleri yönünden yapılacak vergi incelemesi ile bir sonuca bağlanması gerektiği, bu gibi hallerde, mükelleflerin matrah takdiri için takdir komisyonlarına sevk edilmesi ve kendisine matrah, servet ve kıymet takdiri görevi verilmiş olan ve katma değer vergisi indirim reddi yetkisi bulunmayan takdir komisyonu kararı uyarınca cezalı tarhiyat yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davacının temyiz istemini kabul ederek kararın, davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasını bozmuş, davalı idarenin temyiz ve karar düzeltme istemlerini reddetmiştir.

İstanbul 4. Vergi Mahkemesi, 21.11.2016 gün ve E:2016/2544, K:2016/2238 sayılı kararıyla; aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararının bozulan hüküm fıkrasında ısrar etmiştir.

Davacı tarafından; ödemeleri, işletme stokları, defter ve belgeleri dikkate alınmaksızın salt ilgili firma ya da şahıslar hakkında düzenlenen inceleme raporları dayanak alınarak yapılan cezalı tarhiyatta hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek, ısrar kararının bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : Selim GÜNDOĞDU

Düşüncesi : 2005 vergilendirme dönemi için beş yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra düzenlenen 18.4.2011 tarihli rapora dayanan vergi ve ceza ihbarnamelerinin 6.10.2011 tarihinde tebliğ edilmiş olması karşısında, Mahkemece verilen, davanın reddi yolundaki ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca tebligat işlemleri tamamlandığından, yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca karar verilmesine gerek görülmeyerek, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Davacı adına, takdir komisyonu kararlarına istinaden, 2005 yılının Ocak ilâ Aralık dönemleri için re'sen salınan üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerine karşı açılan davada verilen ısrar kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 138'inci maddesinde, incelemenin, neticesi alınmamış hesap dönemi de dahil olmak üzere, tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar her zaman yapılabileceği kurala bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre incelemenin yapılabilmesi için tarh zamanaşımı süresinin geçmemiş olması gerekmektedir.

213 sayılı Kanunun 113'üncü maddesinde; süresinin geçmesi nedeniyle vergi alacağının kalkması olarak tanımlanan zamanaşımının, mükellefin bu hususta müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade edeceği düzenlemesine yer verilmiştir. Kanunun 114'üncü maddesi uyarınca, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl olarak ifade edilen tarh zamanaşamını durduran durum, matrah takdiri için takdir komisyona başvurulmasıdır. 114'üncü maddenin ikinci fıkrasında yer alan, "Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı, mezkur komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam eder." şeklindeki ifade; Anayasa Mahkemesinin 15.10.2009 gün ve E:2006/124, K:2009/146 sayılı kararıyla iptal edilmiş, iptal kararı üzerine 6009 sayılı Kanunla, 114'üncü maddenin ikinci fıkrası, "Ancak işlemeyen süre her hal ve takdirde bir yıldan fazla olamaz" ibaresinin eklenmesiyle yeniden düzenlenmiştir.

Anayasa Mahkemesinin; sözü edilen düzenlemenin, vergilemede; "belirlilik", "yasallık" "öngörülebilirlik", "keyfiliğe izin verilmemesi" ve "hukuk devleti" ilkesine aykırı düştüğü gerekçesiyle verdiği iptal kararında; takdir komisyonuna başvuru yolunun, sırf zamanaşımını durdurmak amacıyla keyfi olarak kullanılmasının güvence sağlamayacağı ve vergi yükünü artırarak haksız sonuçlar doğmasına neden olabileceği hususuna da vurgu yapılmıştır.

213 sayılı Kanunun 20'nci maddesinde verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarda gösterilen matrah ve oranlar üzerinden hesaplanarak miktarının belirlenmesi olarak tanımlanmış, 25 ilâ 39'uncu maddelerinde tarh yöntemlerine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Bu yöntemlerden birisi olan "re'sen tarh" usulünü düzenleyen 30'uncu maddede, 21.1.1983 tarih ve 2791 sayılı Kanun değişikliğinden önce re'sen takdir yetkisi sadece takdir komisyonlarına ait bulunduğundan, vergi incelemesi sırasında re'sen takdiri gerektiren bir durumun tespiti halinde gerekli takdir işlemi takdir komisyonu tarafından yapılmakta iken 2791 sayılı Kanun değişikliğiyle re'sen vergi tarhının tanımı yeniden yapılarak, vergi inceleme elemanlarına da re'sen takdir yetkisi tanınmıştır. Yukarıda yer verilen 114'üncü madde uyarınca takdir komisyonuna başvurma yetkisi ise sadece vergi dairesine aittir.

Vergi incelemesi, re'sen takdir yetkisi bulunan inceleme elemanı tarafından yürütülen bir mükellefin; sırf zamanaşımını durdurmak amacıyla, gerçek bir re'sen takdir nedeni saptanmaksızın, şeklen, takdire sevk sebeplerinden biri dayanak gösterilerek matrah takdiri için takdir komisyonuna sevk edilmesi, bu süre zarfında vergi inceleme raporu ve/veya vergi tekniği raporu düzenlenmesi; takdir komisyonunun haiz olduğu yetki uyarınca, inceleme elemanından bağımsız yürütmesi gereken inceleme ve araştırmalar sonucu elde edeceği verileri değerlendirmek yerine, sözü edilen raporlarda belirtilen miktarın aynısını matrah olarak takdir etmesi, 213 sayılı Kanunun zamanaşımı ile incelemeye ilişkin düzenlemelerinin öngörülen amacına aykırı düştüğü gibi takdir komisyonuna başvuru yolunun zamanaşımı hükmünü aşmak amacıyla bir yöntem olarak kullanılması, Anayasa Mahkemesi kararında da işaret edildiği üzere ''yasallık'' ve ''hukuki güvenlik'' ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır.

Olayda, 2005 vergilendirme dönemi matrahının tespiti için zamanaşımının dolmasına çok kısa süre kala 13.11.2010 tarihinde takdir komisyonuna sevk edilen davacı adına, 18.4.2011 tarihli basit raporu dayanak alan takdir komisyonunun 29.9.2011 tarihli kararları uyarınca tarhiyat yapılmış olup cezalı tarhiyatın esas itibarıyla, tanzim edilen rapora dayandığı açıktır. Matrah takdiri amacı dışında, zamanaşımını durdurma saikiyle takdir komisyonuna başvurulduğundan, ortada bir takdir komisyonu kararının bulunması, tarhiyatın, söz konusu rapora göre yapıldığı gerçeğini değiştirmemektedir.

Bu durumda, 2005 vergilendirme dönemi için beş yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra düzenlenen 18.4.2011 tarihli rapora dayanan vergi ve ceza ihbarnamelerinin 6.10.2011 tarihinde tebliğ edilmiş olması karşısında, Mahkemece verilen, davanın reddi yolundaki ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 4. Vergi Mahkemesinin 21.11.2016 gün ve E:2016/2544, K:2016/2238 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 05.07.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

X - KARŞI OY

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.

https://www.aslanpinar.combilgi-bankasi/kararlar/vergi-hukuku/zamanasimini-durdurmak-amaciyla-takdir-komisyonuna-sevk-islemi-hukuka-aykiridir

https://www.aslanpinar.com/bilgi-bankasi/kararlar/vergi-hukuku/zamanasimini-durdurmak-amaciyla-takdir-komisyonuna-sevk-islemi-hukuka-aykiridir

Diğer Kararlar