-
Tarih: 13.02.2021
Şirketin İş Yeri Adresinde Tebliğ Edilemeyen Defter Ve Belge İbraz Yazısı Kanuni Temsilcinin Eşine Evinde Tebliğ Edilebilir
T.C.
DANIŞTAY
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas : 2015/5036
Karar : 2017/841
Tarih : 14.02.2017
TEBLİĞ İMKANSIZLIĞI
KANUNİ TEMSİLCİSİNİN İKAMETGAHINDA TEBLİĞ
ADRES TESPİT TUTANAĞI
ÖZET
Şirketin iş yeri adresine tebliğe çıkarılan defter ve belge ibraz yazısının; aynı Adreste bir başka mükellefin faaliyet göstermesinden kaynaklanan imkansızlık nedeniyle tebliğ edilemediğinin usulüne uygun biçimde düzenlenen adres tespit tutanağıyla saptandığı durumda, kanuni temsilcinin ikamet adresinde eşi imzasına tebliğ edilmesinde usule aykırılıktan söz edilemeyeceği hakkında.
Temyiz Eden: Mersin Vergi Dairesi Başkanlığı Vekili : Av. ...
Karşı Taraf : ... İnşaat Taahhüt ve Dış Ticaret Limited Şirketi Vekili : Av. ...
İstemin Özeti: Davacı adına, yasal defterlerini incelemeye ibraz etmediğinden bahisle düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle 2009 yılının muhtelif dönemleri için re'sen salman katma değer vergileri ile tekerrür hükümleri uyarınca % 50 oranında arttırılarak kesilen üç kat vergi ziyaı cezasının kaldırılması ve düzenlenen vergi inceleme raporunun iptali istemiyle dava açılmıştır. Mersin 1. Vergi Mahkemesinin 10.12.2014 gün ve E:2014/220, K-.2014/1161 sayılı kararıyla; 2008 ve 2009 yılına ait defter ve belge ibraz yazısının davacı şirketin kanuni temsilcisinin ikametgah adresinde davacı şirketle herhangi bir ilgisi bulunmayan eşine tebliğ edilmesi 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 94'üncü maddesine uygun düşmediğinden, defter ve belge ibraz etmeme eyleminden kaynaklanan re'sen tarh nedeninin varlığından söz edilemeyeceği, 18.06.2013 tarih ve 2013-A-3200/25 sayılı Vergi İnceleme Raporunun ise idari davaya konu yapılabilecek kesin ve yürütülmesi gerekli icra nitelikte bir işlem olmadığı gerekçesiyle tarhiyat kaldırılmış, vergi inceleme raporunun iptali istemine ilişkin kısmı yönünden ise dava incelenmeksizin reddedilmiştir. Davalı idare tarafından, defter ve belge ibraz yazısının kanuni temsilcinin mernis kayıtlarında gözüken ikamet adresinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği ileri sürülerek kararın aleyhe olan hüküm fıkrasının bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi : Çağlar DİNÇ
Düşüncesi : Davalı idarenin bilgisi dahilindeki davacı şirkete ait iş yeri adresine tebliğe çıkarılan 08.05.2013 tarih ve 57 sayılı defter ve belge ibraz yazısının, aynı adreste bir başka mükellefin faaliyet göstermesinden kaynaklanan imkansızlık nedeniyle tebliğ edilemediğinin usulüne uygun biçimde düzenlediği görülen 22.05.2013 tarihli adres tespit tutanağıyla saptandığı olayda, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 157'nci maddesindeki kural gereği üzerinde düşen adres değişikliği bildirim yükümlüğünü yerine getirmeyen davacı şirket tüzel kişiliğinin kanuni temsilcisi olduğunda duraksama bulunmayan ...'nun ikamet adresinde eşi imzasına tebligat yapılmış olmasında usule aykırılıktan söz edilemeyeceğinden, ulaştığı aksi yöndeki yargıyı hükme esas alarak davayı yazılı gerekçeyle sonuçlandıran Vergi Mahkemesi kararının işin esası hakkında karar verilmek üzere bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun "Tebliğ yapılacak kimseler" başlıklı 94'üncü maddesinde, tebliğin mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı, tüzel kişilere yapılacak tebliğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılacağı, tüzel kişilerin mütaaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılması kafi olduğu, tebliğin, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müsdahdemlerinden birine yapılacağı, (Muhatap yerine bu şekilde kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görüşüne nazaran 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir.) kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin 22.05.2013 tarihinde tanzim edilen tutanak ile iş yeri adresinde bulunmadığı tespit edilerek tebliğ edilemeyen defter ve belge ibraz yazısının, kanuni temsilcisinin ikamet adresine tebliğe çıkarılarak 30.05.2013 tarihinde eşine tebliğ edildiği, ibraz yükümlülüğü yerine getirilmeyerek 2008 ve 2009 yılına ilişkin defter ve belgelerin inceleme elemanına sunulmaması üzerine katma değer vergisi indirimleri reddedilerek yeniden oluşturulan beyan tablosuna göre re'sen salınan üç kat vergi zıyaı cezalı katma değer vergisine karşı dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı idarenin bilgisi dahilindeki davacı şirkete ait iş yeri adresine tebliğe çıkarılan 08.05.2013 tarih ve 57 sayılı defter ve belge ibraz yazısının, aynı adreste bir başka mükellefin faaliyet göstermesinden kaynaklanan imkansızlık nedeniyle tebliğ edilemediğinin usulüne uygun biçimde düzenlediği görülen 22.05.2013 tarihli adres tespit tutanağıyla saptandığı olayda, 213 sayılı Kanunun 157'nci maddesindeki kural gereği üzerinde düşen adres değişikliği bildirim yükümlüğünü yerine getirmeyen davacı şirket tüzel kişiliğinin kanuni temsilcisi olduğunda duraksama bulunmayan ...'nun ikamet adresinde eşi imzasına tebligat yapılmış olmasında usule aykırılıktan söz edilemeyeceğinden, ulaştığı aksi yöndeki yargıyı hükme esas alarak davayı yazılı gerekçeyle sonuçlandıran Vergi Mahkemesi kararının işin esası hakkında karar verilmek üzere bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü de Mersin 1. Vergi Mahkemesinin 10.12.2014 gün ve E:2014/220, K:2014/1161 sayılı kararının temyize konu hüküm fıkrasının bozulmasına, 492 sayılı Harçlar
Kanununun 13'üncü maddesinin ® bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 14.02.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesi nedeniyle re'sen salınan vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerine ilişkin verilen Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30'uncu maddesinde re'sen vergi tarhı tanımlanmış, maddenin 2'nci fıkrasının 3'üncü bendinde, bu Kanuna göre tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya bir kısmının tutulmaması veya tasdik ettirilmemiş olması veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesi re'sen takdir nedeni olarak sayılmıştır. Kanunun 139'uncu maddesinde vergi incelemelerinin esas itibarıyla incelemeye tabi olanın işyerinde yapılacağı; maddede sayılan hallerin varlığı durumunda incelemenin dairede yapılabileceği; dairede yapılması halinde ise incelemeye tabi olanın lüzumlu defter ve vesikalarını daireye getirmesinin kendinden yazılı olarak isteneceği, istenen defter veya vesikaları belli edilen zamanda mazeretsiz olarak getirmeyenlerin bunları ibraz etmemiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.
213 sayılı Kanunun 93 ila 109’uncu maddelerinde; tebliğ esasları, tebliğin muhatapları, posta ve ilan yoluyla tebliğler ile memur eliyle tebliğ ve tebliğ yerine geçen işlemler düzenlenmiş, tebligatın nerede, nasıl ve kimlere yapılacağı belirlenmiştir.
Kanunun 93’üncü maddesinde, tahakkuk fişinden gayri vergilendirme ile ilgili olup hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların, adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmühaberli taahhütlü olarak tebliğ edileceği, şu kadar ki ilgilinin kabul etmesi şartıyla tebliğin daire veya komisyonda yapılmasının mümkün olduğu kurala bağlanmıştır.
“Tebliğ yapılacak kimseler” başlıklı 94’üncü maddenin birinci fıkrasında, tebliğin, mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı; ikinci fıkrasında, tüzel kişilere yapılacak tebliğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine; tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde idare edenlere veya temsilcilerine yapılacağı, tüzel kişilerin müteaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılmasının yeterli olacağı, 2365 sayılı Kanunun 18’inci maddesiyle eklenen üçüncü fıkrasında ise kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde tebliğin, ikametgah adresinde bulunanlardan veya iş yerlerindeki memur ya da müstahdemlerden birine yapılacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
Tebliğ, hukuki bir işlemden ilgili kimsenin haber almaşım sağlamak için, yetkili makamın kanuni şekilde yazı veya ilan ile yapacağı belgelendirme işlemi olup amaç, ilgilinin yasal haklarını kullanabilmesine imkan tanımaktır. Bu nedenle, 2365 sayılı Kanunla üçüncü fıkra eklenmeden önceki 94'üncü madde düzenlemesinde, sadece dava açabilecek kişiler, adına tebligat yapılacak kişiler kapsamında sayılmıştır. Değişiklik öncesi 94’üncü madde hükmü genel bir düzenleme gibi görünmekle beraber, muhatabın kendisine ya da onun adına dava açma konusunda yetkili ve görevli kimselere yer veren birinci fıkra hükmünün gerçek kişilere yönelik olduğu; ikinci fıkranın ise tüzel kişiler adına dava açabilecek dolayısıyla tebligat yapılabilecek kimseleri düzenlediği anlaşılmaktadır.
Kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde, tebliğin kimlere yapılacağı, 2365 sayılı
Kanunla eklenen üçüncü fıkrada belirlenmiştir. Düzenleme; muhatabın bulunmaması halinde, ikametgah adresinde bulunanlara veya işyerinde bulunan memur ve müstahdemlere tebligat yapılacağı ancak, tebligat yapılacak kişinin on sekiz yaşından büyük görünmesi ve açık bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerektiği şeklindedir.
Madde; aile fertlerine tebliğ yapılması halinde, tebliğ muhatabının haberdar olma ihtimalinin, ilanen tebligata göre daha fazla olacağı gerekçesine dayandırılmış, Bütçe Plan Komisyonunda maddeye “veya işyerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılır.” ifadesi eklenmiş, böylece fıkra hem gerçek hem de tüzel kişiler için uygulanır duruma gelmiştir.
“ikamet adresinde yapılacak tebliğ” ifadesi, birinci fıkranın da işaret ettiği gerçek kişilere tebligat yapılamaması halini düzenlemektedir. Tüzel kişiler yönünden ise “işyerinde”, “tebliğ yapılacak kimsenin bulunmaması”, “memur veya müstahdem” kriterlerinin esas alınması gerekmekte olup, düzenlemeden; tüzel kişilerle ilgili tebliğin, tüzel kişilerin temsilcilerinin ikamet adreslerinde yapılabileceği gibi bir sonuç çıkarılması mümkün değildir.
Buna göre tüzel kişilerde asıl muhatap, yasal temsilcilerdir. Bu temsilciler mutad iş saatlerinde "işyerinde" bulunamadıkları veya tebligatı bizzat alamayacak durumda oldukları takdirde "orada hazır bulunan" "memur veya müstahdemlere" tebliğ yapılması, bu şekilde işyerinde tebligat mümkün olmaması halinde ilan yoluyla tebliğ yoluna gidilmesi gerekmektedir.
İdarece defter ve belge ibraz yazısı adres tespit tutanağına dayanılarak kanuni temsilcinin ikametgah adresinde tebliğ edilmiş ise de davacının faaliyetini bıraktığı, başka bir iş yeri adresinin bulunmadığı yönünde bir tespit yapılmadığı gibi, davacı hakkında adli yargı yerinde Vergi Usul Kanununa muhalefet suçundan açılan davada tebligatın usulüne uygun olmadığı, dolayısıyla sanığın yükümlülüklerinin henüz başlamadığının anlaşıldığı gerekçesiyle beraatine karar verildiği görülmüştür.
Bu durumda söz konusu usulsüz tebligata dayanılarak defter ve belgelerin ibraz edilmediğinden bahisle re'sen takdir nedeninin varlığından söz edilemeyeceğinden, temyiz isteminin reddi gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.
-
Mükellefe sahte fatura kullanma suçu isnad edilmeden önce faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi için; sevk ve taşıma irsaliyelerin teslim ve tesellüm belgelerinin getirtilmesi, faturaları düzenleyen mükellef ile kullanan mükellefin ticari defter ve belgeleri üzerinde karşılıklı bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir
-
Tarih: 20.03.2025
-
-
Eksik inceleme sonucu sahte fatura düzenleme/kullanma suçu isnad edilerek mahkumiyet hükmedilmesi hukuka aykırıdır
-
Tarih: 19.03.2025
-
-
Manevi tazminat davasını açacak kişinin hâkimin hükmedeceği tazminat tutarını öngörebilmesinin mümkün olmadığı ve tazminat miktarının hâkimin takdirine göre belirlendiği davalara ilişkin yargılama giderleri bakımından mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamanın HMK mad. 326/2 “manevi tazminat davaları” yönünden Anayasa’da yer alan mülkiyet hakkına ve hak arama özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle hukuka aykırıdır.
-
Tarih: 14.03.2025
-
-
Mükellefin sahte belge düzenleme fiiline nasıl ve ne şekilde iştirak ettiğinin açık ve net bir şekilde ortaya konulamadan sadece mükellef kurum adına bankadan para tahsilatı yapmış olduğundan yola çıkılarak sahte belge düzenlemek amacıyla hareket ettiği sonucuna varılamaz
-
Tarih: 12.03.2025
-
-
Sahte olduğu iddia edilen faturalardan kanaat edinecek miktarda fatura temin edilerek bu faturaların müvekkile gösterilmesi ve yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulduğunda kendisine ait olmadığını söylemesi halinde;faturalardaki yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir
-
Tarih: 12.03.2025
-
-
“Seri Muhakeme” ve “Basit Yargılama”ya ilşkin hükümlerin “Sağır ve Dilsizler” açısından uygulanmayacağına ilşkin CMK md. 250/12 ve 251/7 AYM tarafından Anayasaya aykırı görülerek iptal edildi
-
Tarih: 10.03.2025
-
-
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Ek 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin “…ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihteki parasal sınır esas alınır.” bölümünün Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi
-
Tarih: 06.03.2025
-
-
Faturaları düzenleyen ve kullanan mükellefin yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığına ilişkin belgeler getirtilmeden ve mal ve para akışını gösteren ticari defter ve belgeleri karşılıklı incelenmeden kurulan mahkumiyet hükmü hukuka aykırıdır
-
Tarih: 27.02.2025
-
-
Defter ve belge isteme yazısının ve tebliğ belgesinin ilgili vergi dairesinden getirtilerek dosya arasına konulmadan hangi belgelerin hangi amaçla ne zaman istendiğinin, istemin 5 yıllık saklama süresi içerisinde yapılıp yapılmadığının tespit edilmemesiyle eksik inceleme sonucu kurulan hüküm hukuka aykırıdır.
-
Tarih: 25.02.2025
-
-
Case of Dilek Genç v. Türkiye
-
Tarih: 11.02.2025
-