-
Tarih: 08.02.2024
Sahte Fatura Düzenleyen Şirkette Ortaklık Payını Devreden Ortağın Vergi Borçlarından Sorumluluğu Bulunmamaktadır
İSTANBUL BÖLGE İDARE MAHKEMESİ
Esas No:2020/659
Karar No:2020/1490
Tarih:28.09.2020
İSTİNAF YOLUNA BAŞVURAN
(DAVALI) :DAVUTPAŞA VERGİ DARESİ MÜDÜRLÜĞÜ
VEKİLİ:AV. K1
A1
KARŞI TARAF (DAVACI) :K2
VEKİLİ:AV. K3
BAŞVURUNUN KONUSU:Davacı adına, Tasfiye Halinde F1 Kağıt Matbaa Demir Çelik ve Tic. Ltd. Şti'nin 2006/3, 4. dönemlerine ilişkin olan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi ve gecikme faizinin tahsili amacıyla ortağı sıfatıyla tanzim ve tebliğ edilen 24/06/2019 tarih ve 20190624....8 sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davada; davacının ortağı olduğu Tasfiye Halinde F1 Kağıt Matbaa Demir Çelik ve Tic. Ltd. Şti'nin 2006 yılında sahte fatura kullanmış olması nedeniyle dönem matrahının tespiti amacıyla tarh zamanaşımının dolmasına kısa bir süre önce 14/11/2011 tarihinde takdir komisyonuna sevk edildiği, söz konusu şirketin takdire sevk işleminden sonra, 2006 yılında kullanmış olduğu sahte faturalarla ilgili olarak takdir komisyonu tarafından yapılacak takdir işlemlerinde done olarak kullanılması amacıyla şirket hakkında düzenlenen 22/12/2011 tarih ve VDENR-2011-1816/30 sayılı basit raporda; Tasfiye Halinde F1 Kağıt Matbaa Demir Çelik ve Tic. Ltd. Şti'nin 2006 yılına ilişkin olarak vermiş olduğu Ba formunda yer alan ve haklarında sahte fatura düzenleme fiilinden dolayı rapor bulunan mükelleflerden aldığını bildirdiği faturalar içeriği katma değer vergisinin indirimlerinden tenzil edildiğinin tespit edildiği, anılan raporun davacının ortağı olduğu şirket hakkında yapılacak matrah takdirinde done olarak kullanılması amacında olduğu ve takdir komisyonu tarafından söz konusu rapor dikkate alınarak ilgili şirket adına 2006 yılı için KDV matrahının takdir edildiği, takdir komisyonu kararına istinaden tarh ettirilen 2006 yılına ilişkin vergi cezalı katma değer vergilerine ait ihbarnamelerin düzenlenerek 15/11/2012 tarihinde davacının ortağı olduğu şirketin kanuni temsilcisinin eşine tebliğ edildiği, yapılan tebligata rağmen dava açılmayarak kesinleşen amme alacağının tahsili amacıyla şirket adına ödeme emirleri düzenlenerek tebliğ edildiği, ancak şirketin dava açmadığı ve şirket nezdinde yapılan malvarlığı araştırmaları neticesinde ilgili şirketten borçların tahsil edilemediği ve tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği, bu durumda, takdire sevk işleminin, usulüne uygun şekilde yapılmaması nedeniyle tarh zamanaşımını durdurması olanaklı olmadığından, dava konusu ödeme emri içeriği 2006/3,4. dönemleri cezalı vergi için, 2007 yılı başından itibaren işlemeye başlayan tarh zamanaşımı süresi 31/12/2011 tarihinde dolduğunun kabulü gerektiği, ödeme emri muhteviyatı cezalı vergiye ilişkin vergi/ceza ihbarnamelerinin de zamanaşımı süresi dolduktan sonra 15/11/2012 tarihinde davacının ortağı olduğu şirketin kanuni temsilcisinin eşine tebliğ edildiği gözönüne alındığında, tarh zamanaşımına uğramış olan cezalı verginin tahsili için ilgili şirketin ortağı olan davacı adına düzenlenen dava konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar veren İstanbul 12. Vergi Mahkemesi Hakimliği'nin 23/12/2019 tarih ve E:2019/1721, K:2019/2491sayılı kararına davalı idare tarafından istinaf başvurusunda bulunularak; kararın hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ :Savunma dilekçesi verilmemiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren İstanbul Altıncı Vergi Dava Dairesi'nce dosyadaki belgeler incelenip davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusu hakkında işin gereği görüşüldü:
Dava; davacı adına, Tasfiye Halinde F1 Kağıt Matbaa Demir Çelik ve Tic. Ltd. Şti'nin 2006/3, 4. dönemlerine ilişkin olan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi ve gecikme faizinin tahsili amacıyla ortağı sıfatıyla tanzim ve tebliğ edilen 24/06/2019 tarih ve 20190624....8 sayılı ödeme emrininiptali istemiyle açılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un “ödeme emri” başlıklı 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir "ödeme emri" ile tebliğ olunacağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan “ödeme emrine itiraz” başlıklı 58. maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zaman aşımına uğradığı hususlarında yedi gün içinde dava açabileceği düzenlenmiştir.
Aynı Kanunun35. maddesinde; "Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. (Ek fıkra: 4/6/2008 tarihinde kabul edilen 6.6.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5766/3 md.) Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. (Ek fıkra: 4/6/2008 tarihinde kabul edilen 6.6.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5766/3 md.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur." hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca; 06.06.2008 tarihinde önce 6183 sayılı Yasanın 35. maddesinde ortaklar için getirilen sorumluluk,ortaklık sıfatına ve payına bağlı bir sorumluluk olduğundan, ortaklık payını devreden ortağın gerek devirden önceki, gerek devirden sonraki dönemlere ilişkin vergi borçlarından sorumlu tutulmasına olanak bulunmamaktadır.
Nitekim Anayasa Mahkemesi'nin 28/04/2011 tarih ve E:2009/39, K:2011/68 sayılı kararı ile 5766 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesi "Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte henüz tahsil edilmemiş, ancak daha önceki bir dönemde doğmuş ve ödenmesi gereken hale gelmiş kamu alacaklarına da uygulanması öngörülmek suretiyle Kanun hükümlerinin geriye yürütülmüş olduğu, buna göre, amme alacağının sorumluluğunun tespitinde alacağı doğuran olayın gerçekleştiği zamanın değil, Kanun'un yürürlük tarihi itibariyle borcun halen tahsil edilmemiş olmasının esas alındığı, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde gerekli kaynağın elde edilmesi adına vergi ve diğer kamu alacaklarının takip ve tahsili için hukuki düzenlemeler ve ayrıcalıklı yetkilerle kolaylık ve hızlılık sağlanmasının doğal olduğu kabul edilmekle birlikte, bu konuda bireylerin hakları ve hukukun genel ilkelerinin de göz önünde bulundurulmasının hukuk devletinin bir gereği olduğu, Kanun'un değişmeden önceki hükümlerine göre şirket ortağı olan veya hisse devri yolu ile ortaklığı bırakan şahıslar ile kanuni temsilcilerin faaliyetlerini ve konumlarını o tarihte yürürlükte olan kurallara göre sahip oldukları ve üstlendikleri sorumluluk çerçevesinde belirlemelerinin doğal olduğu, bu şahıslardan sonraki yıllarda getirilecek sorumluluğa göre konumlarını belirlemelerinin ve ticari faaliyetlerini sürdürmelerinin beklenemeyeceği, düzenlemeden beklenen kamu yararının, kamu alacaklarında ilgililerinin sorumluluklarını arttırarak ve müteselsil sorumluluk getirerek daha hızlı ve daha yüksek oranda tahsilâtın sağlanması olduğunun anlaşıldığı, buna karşı bireylerin, 5766 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinden önce doğmuş ve ödenmesi gereken kamu alacağından sorumlu oldukları dönemde öngörülmeyen sorumluluklar ile yükümlü tutulmalarının, diğer bir anlatımla geçmişe yönelik sorumluluklarının arttırılmasının bireylerin hukuka olan güven duygusunu zedeleyeceği ve hukuk güvenliği ilkesi ile bağdaşmayacağı, 5766 sayılı Kanun’da esas olarak bir kamu alacağı ile ilgili bireylerin sorumluluklarını arttıran ve müteselsil sorumluluk getiren düzenlemelerin, Kanun'un geçici 1. maddesi ile yürürlük tarihi itibari ile tahsil edilmemiş alacaklara da uygulanmasının hukuk kurallarının geriye yürütülmesi anlamına geleceği ve Anayasada yer alan hukuk devleti kapsamındaki hukuk güvenliği ilkesi ile bağdaşmayacağı" gerekçesiyle Anayasa'nın 2. maddesine aykırı görülerek iptal edilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının 30,03,2006 ila 25,04,2006 tarihleri arasında asıl borçlu Tasfiye Halinde F1 Kağıt Matbaa Demir Çelik ve Tic. Ltd. Şti'nin.'nin %40 hisseye sahip şirket ortağı olduğu, şirkete ait 2006 yılının muhtelif dönemlerine ait kesinleşen vergi borçlarının vadesinde ödenmemesi ve yapılan malvarlığı araştırması sonucunda amme borçlarının şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine şirket ortağı sorumluluğu sıfatıyla davacıdan tahsili için dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Olayda; 06.06.2008 tarihinden önceki dönemlere ait şirket borçlarından şirket ortaklığından ayrılanların sorumlu olmadığı dikkate alındığında, şirket ortaklığından 25,04,2006 tarihinde ayrılan davacının, asıl amme borçlusu şirketin 2006 yılına ait olan vergi borçlarından dolayı ortaklıktan kaynaklı sorumlu sıfatıyla sorumlu tutulması mümkün olmadığından, adına söz konusu şirkete ait amme borçlarının tahsili için ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; davalı idare istinaf başvurusunun kabulüne,İstanbul 12. Vergi Mahkemesi Hakimliği'nin istinafa konu edilen 23/12/2019 tarih ve E:2019/1721, K:2019/2491 sayılı kararının kaldırılmasına,yukarıda belirtilen gerekçeler uyarıncadavanın kabulüne, davacı tarafından yapıldığı anlaşılan ve aşağıda dökümü gösterilen 136,00-TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.890,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, istinaf aşamasında davalı idare tarafından yapılan 49,00-TL yargılama giderinin davalı idare üzerine bırakılmasına, tahsil edilen posta avansından artan kısmın hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine, kararın taraflara tebliğine, 2577 sayılı Kanun'un 45. maddesinin 6. fıkrası uyarınca kesinolarak28/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
- sahte belge,
- sahte fatura,
- Vergi,
- vergi affı,
- vergi affı,
- Vergi affı 2023,
- vergi artırımı,
- vergi avukatı,
- vergi borcu,
- vergi ceza avukatı,
- vergi ceza ihbarnamesi,
- vergi cezalarında etkin pişmanlık,
- vergi cezası,
- vergi davaları,
- vergi davası,
- vergi hukuku,
- vergi hukukunda uzman avukat,
- vergi incelemesi,
- vergi incelemesinde uyulacak esaslar,
- Vergi İstisnası,
- vergi kaçakçılığı,
- vergi kaçakçılığı suçu,
- vergi konularında karşılıklı idari yardımlaşma sözleşmesi,
- vergi mahkemesi,
- vergi mahkemesi avukatı,
- Vergi Muafiyeti,
- vergi tekniği raporu,
- vergi usul kanunu,
- vergi usul kanunu,
- vergi yapılandırması,
- Vergi Yargılaması
-
Ortaklığın Giderilmesi Uyuşmazlıklarındaki Dava Şartı Arabuluculuğa İlişkin Hükmün İptali Talebi AYM Tarafından Oyçokluğuyla Reddedildi
-
Tarih: 02.10.2024
-
-
Pergole Ruhsata Tabi Olmadığından Yıkım ve Para Cezasına İlişkin Encümen Kararı Hukuka Aykırıdır
-
Tarih: 01.10.2024
-
-
Defter, Kayıt ve Belgelerin İbraz Edilmemesi Hâlinde Bir Vergi Ziyaı Oluşmaması ve Tarh Edilen Vergi ve Vergi Aslına Bağlı Olarak Kesilen Bir Cezanın Da Bulunmaması Sebebiyle 7394 Sayılı Kanun Gereği Alt Sınırdan Tayin Edilen Temel Ceza Üzerinden Yarı Oranında İndirim Yapılması Gerekmektedir
-
Tarih: 20.09.2024
-
-
Dava Açma Sürelerini Düzenleyen, Son Derece Karışık ve Dağınık Olan Bir Mevzuatın Aşırı Şekilci (katı) Yorumu Mahkemeye Erişim Hakkını İhlal Edebilir
-
Tarih: 17.07.2024
-
-
Uyuşmazlığın Sonucuna Etkili İddia ve İtirazların Dikkate Alınmaması Gerekçeli Karar Hakkını İhlal Eder
-
Tarih: 10.07.2024
-
-
Tek Dosyada Birleştirilerek Karara Bağlanan Davalarda Tek Vekâlet Ücretine Hükmedilmesi Gerekir
-
Tarih: 28.06.2024
-
-
Arabuluculuk İlk Toplantısına Katılınmazsa Uygulanan Yaptırım İptal Edildi
-
Tarih: 23.06.2024
-
-
Enflasyon Karşısında Alacaklıya Faiz Koruması
-
Tarih: 18.04.2024
-
-
Parselasyon Yapılırken Uygulama İmar Planına ve Mevzuata Uygun Şekilde Düzenleme Sınırı Belirlenmelidir
-
Tarih: 14.03.2024
-
-
6306 Sayılı Kanun Kapsamında Riskli Yapı Malikleri Tarafından Üçüncü Kişilere Yapılan İlk Satış İşlemlerine İlişkin Olarak Malik Adına Tahakkuk Eden Tapu Harcının İstisna Hükümleri Kapsamında Değerlendirilmesi Mümkün Değildir
-
Tarih: 07.03.2024
-