-
Tarih: 23.03.2023
Mükellefiyeti Sonlandırılmış Olan Kişilere E-Tebligat Yapılması Hukuka Aykırıdır
T.C Adana Bölge İdare Mahkemesi
2. Vergi Dava Dairesi
Esas No. : 2022/86
Karar No. : 2022/375
Karar tarihi: 14.03.2022
KARŞI TARAF ( DAVALI ) : ADANA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
İSTEMİN KONUSU : Adana 1. Vergi Mahkemesi'nin 23/11/2021 tarih ve E:2021/1726, K:2021/1974sayılı davanın süre aşımı nedeniyle reddine dair kararının davacı tarafından istinaf yoluyla incelenerek kaldırılması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından yasal defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmediği, ticari kazançla ilgisi olmayan bazı harcamaların kaydedildiği ve belgesi bulunmaksızın bir kısım faturanın katma değer vergisi indirimine konu edildiğinin vergi tekniği raporu ile tespit edildiğinden bahisle bu rapor esas alınmak suretiyle düzenlenen vergi inceleme raporunda belirlenen matrahlar üzerinden 2018/Ocak ilâ Aralık dönemleri için re'sen salınan vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerinin kaldırılması istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesinin kararının özeti: Dava konusu vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerine ilişkin ihbarnamelerin, davacının 01/12/2016 tarihinde aktivasyon başlangıcı yapılan elektronik posta adresine 02/08/2021 tarihinde tebliğ edildiği, ihbarname içeriği vergi ve cezaların kaldırılması istemiyle de 01/11/2021 tarihinde bakılan davanın açıldığı, buna göre, ihbarnamelerin tebliğ tarihinden itibaren otuz (30) gün içinde dava açılması gerekirken, bu süreden sonra açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesi olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAFA BAŞVURANIN İDDİALARI: Mahkeme kararının emsal yargı kararlarına aykırı olduğu, elektronik tebligat adresi davacının bilgisi dışında alındığından usulüne uygun tebliğ edilmediği, sms yoluyla veya elektronik posta adresine bilgilendirme yapılmadığı, vergi/cezaların 11/10/2021 tarihinde tesadüfen Gelir İdaresi Başkanlığı borç ekranından öğrenildiği, e-tebligat adresinde yer alan telefon numarasının da davacıya ait olmadığı, tebliğ usule aykırı olduğundan davacının beyan ettiği öğrenme tarihinin esas alınması gerektiği, bu nedenle süresinde açılan dava verilen süre ret kararının Anayasa'nın 36'ıncı maddesinde yer verilen hak arama hürriyetini ihlal ettiği, bir çok emsal yargı kararının da bu yönde olduğu, Mahkemece eksik araştırma ve hatalı değerlendirme ile karar verildiği ileri sürülerek Mahkeme kararının istinaf yoluyla incelenerek kaldırılması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı adına düzenlenen dava konusu tarhiyatlara ilişkin ihbarnamelerin usulüne uygun davacıya tebliğ edildiği, bakılmakta olan davanın ise yasal dava açma süresi geçirildikten sonra açıldığı, davacının gerek dava dilekçesinde gerekse sonrasında beyan ettiği ve ileri sürdüğü iddiaların hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığı, yerel mahkemece yapılan yargılama neticesinde verilen hüküm ve gerekçesinin hukuka uygun olduğu belirtilerek davacının istinaf başvurusunun reddi gerektiği savunulmuştur.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Adana Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesi'nce, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45'nci maddesi uyarınca dava dosyası incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından yasal defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmediği, ticari kazançla ilgisi olmayan bazı harcamaların kaydedildiği ve belgesi bulunmaksızın bir kısım faturanın katma değer vergisi indirimine konu edildiğinin vergi tekniği raporu ile tespit edildiğinden bahisle bu rapor esas alınmak suretiyle düzenlenen vergi inceleme raporunda belirlenen matrahlar üzerinden 2018/Ocak ilâ Aralık dönemleri için re'sen salınan vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerinin kaldırılması istenilmektedir.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45'inci maddesinin 5'inci fıkrasında, Bölge İdare Mahkemesinin, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurunu haklı bulduğu takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye göndereceği ve Bölge İdare Mahkemesince bu fıkra uyarınca verilen kararların kesin olduğu belirtilmiştir.
Aynı Kanun'un 7’nci maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu, bu sürelerin; idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı, vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda; tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın, tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin, tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği tarihi izleyen günden başlayacağı kurala bağlanmıştır.
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'n 93'ncü maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasiyle ilmühaberli taahhütlü olarak tebliğ edileceği, şu kadar ki, ilgilinin kabul etmesi şartiyle tebliğin daire veya komisyonda yapılmasının mümkün olduğu kurala bağlandıktan sonra tebliğ yapılacak kimseleri belirleyen 94'üncü maddesinin 2'nci fıkrasında da, tüzel kişilere yapılacak tebliğin; bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde idare edenlere veya temsilcilerine yapılacağı, tüzel kişilerin müteaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılmasının yeterli olduğu, son fıkrasında ise; tebliğin, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya iş yerlerindeki memur ya da müstahdemlerden birine yapılacağı, 101'inci maddesinin 3'üncü fıkrasında ise, işyeri adresinde tebliğ yapılacak olanların bu adresinde bulunamaması, işin bırakılması veya işin bırakılmış addolunması hallerinde tebliğin, gerçek kişilerde kendisinin , tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Diğer taraftan, aynı Kanun'un "Elektronik ortamda tebliğ" başlıklı 107/A maddesinde, "Bu Kanun hükümlerine göre tebliğ yapılacak kimselere, 93'üncü maddede sayılan usullerle bağlı kalınmaksızın, tebliğe elverişli elektronik bir adres vasıtasıyla elektronik ortamda tebliğ yapılabilir. Elektronik ortamda tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır." düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, vergilendirme ile ilgili olup hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların mükellefe 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'ndaki özel hükümlere göre ve usulüne uygun şekilde tebliği halinde bu belgelere dayanılarak vergilendirme işlemlerinin tesis edilebileceği, aksi takdirde tebliğ usulüne uygun şekilde yapılmamış ise bu belgelere dayanılarak tesis edilen sonraki işlemlerin de hukuka aykırılık teşkil edeceği açıktır. Tebliğin muhatabına hangi usulde yapılması gerektiğine ilişkin olarak, elektronik ortamda tebliği düzenleyen yasal düzenlemeye göre, tebliğin öncelikle muhatabın elektronik adresine ve elektronik ortamda yapılması gerektiği, tebligat bu yöntemle yapılamadığı takdirde, 213 sayılı Kanun'un 93'üncü maddesinde sayılan diğer usullerle yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, 213 sayılı Kanun'un 101'inci maddesinin 3'üncü fıkrasında, işin bırakılması veya işin bırakılmış addolunması hallerinde tebliğin, gerçek kişilerde kendisinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Gerçek kişi mükelleflerin mükellefiyet kayıtlarının sona ermesi, mükellefin kendi isteği ile işini terk ederek keyfiyeti vergi dairesine bildirmesi, mükellefin ölümü, gaiplik kararı, belli bir ticaret, sanat ve meslek icrasından sürekli mahrumiyet gibi hallerde mümkün olmaktadır. Ticaret şirketleri açısından mükellefiyetin sona erdirilmesi ise tasfiye ve iflas hallerine inhisar ettirilmiştir.
Olayda; mükellefiyeti 30/11/2018 tarihinde sonlandırılan davacı adına düzenlenen dava konusu vergi ceza ihbarnamelerinin yaklaşık üç yıl sonra 28/07/2021 tarihinde elektronik ortamda davacıya tebliğ edildiği, ancak gerek dava dosyasında bir örneği bulunan vergi tekniği raporunda gerekse dava dilekçesinde belirtildiği üzere davacının mükellefiyetinin 30/11/2018 tarihinde sonlandırıldığı, bu tarihten sonra tekrar mükellefiyet tesis ettirmediği gibi herhangi bir faaliyetinin de bulunmadığı hususunda taraflar arasında ihtilaf veya bu konuda bir tereddüt bulunmadığı görülmüştür.
213 sayılı Kanun'un 101'inci maddesinin 3'üncü fıkrasında yer verilen, işin bırakılması veya işin bırakılmış addolunması hallerinde tebliğin, gerçek kişilerin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacağı hükmü uyarınca dava konusu ihbarnamelerin, davacının MERNİS adresine gönderilmesi gerekirken, davacı işini terk ettikten sonra vergi mükellefiyetine bağlı olarak dahil olduğu elektronik tebligat sistemi üzerinden yapılan elektronik tebliğin usulüne uygun olmadığı, nitekim 2018 ve 2019 yılına ait defter ve belge isteme yazılarının da ayrı ayrı tarihlerde davacının MERNİS adresinde tebliğ edildiği anlaşılmış olup; işini bırakan veya işini bırakmış addolunan davacıya MERNİS adresine 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na uygun diğer mali tebligat hükümleri uygulanmak suretiyle normal posta yoluyla tebliğ yerine elektronik tebligat yöntemiyle yapılan tebliğde hukuka uyarlık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, istinafa konu kararda her ne kadar Mahkemece, elektronik tebliğin usule uygun olduğu gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; yukarıda açıklandığı üzere dava konusu ihbarnamelerin tebliğinin, davacının mükellefiyetinin sonlandırılmış olması nedeniyle elektronik tebligat yöntemi dışında diğer mali tebligat hükümleri uygulanmak suretiyle tebliğ edilmesi gerekirken, elektronik tebligat yöntemiyle tebliğ edildiği anlaşıldığından, davacı adına düzenlenen vergi ceza ihbarnamelerinin usulüne uygun tebliğ edilmediği, usulsüz tebliğ sebebiyle dava dilekçesinde gösterilen 11/10/2021 tarihinde öğrenilen vergi ceza ihbarnamelerine karşı 01/11/2021 tarihinde Mahkemeye verilen dilekçe ile davanın süresi içerisinde açıldığının kabulü gerekmektedir.
Diğer taraftan, dava dilekçesinde dava konusu edilen ihbarnameler içeriği vergi ve cezaların tutarlarının hatalı yazıldığı, dava dilekçesinde sadece vergi ziyaı cezalarının tutarının belirtildiği, ancak vergi asıllarının tutarı yazılmadığından, bu konuda oluşan tereddütün yargılama sürecinde 2577 sayılı Kanun'un 3'üncü maddesi uyarınca Mahkemesince değerlendirilerek giderilmesi gerektiğini belirtmek gerekir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE ,
2.Adana 1. Vergi Mahkemesi'nin 23/11/2021 tarih ve E:2021/1726, K:2021/1974 sayılı kararının
KALDIRILMASINA ,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİNE,
4.Yargılama giderleri Mahkemesince verilecek kararla hüküm altına alınacağından, bu konuda ayrıca
hüküm kurulmasına gerek olmadığına,
5.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45'inci maddesinin 5'inci fıkrası uyarınca, 14/03/2022
tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.
-
Tam Yargı Davalarında Miktar Artırımında Faize Esas Tarih Dava Dilekçesindeki Talep Miktarına Uygulanan Faiz Başlangıç Tarihidir
-
Tarih: 16.04.2025
-
-
Birden fazla takvim yılı için sahte olarak düzenlendiği iddia olunan faturalardan yalnızca bir takvim yılının belirli faturalarının incelenip işlem tesis edilmesi hukuka aykırıdır
-
Tarih: 24.03.2025
-
-
Akaryakıt şirketi mükellefin yalnızca benzin istasyonundaki pompalarla ilgili tespitleri baz alınarak sahte fatura düzenleyicisi olduğu sonucuna varılamaz
-
Tarih: 21.03.2025
-
-
Mükellefe sahte fatura kullanma suçu isnad edilmeden önce faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi için; sevk ve taşıma irsaliyelerin teslim ve tesellüm belgelerinin getirtilmesi, faturaları düzenleyen mükellef ile kullanan mükellefin ticari defter ve belgeleri üzerinde karşılıklı bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir
-
Tarih: 20.03.2025
-
-
Ortada somut bir tespit bulunmadığı sürece yoklama fişlerine imza atılmış olması sahte fatura kullanma/düzenleme suçuna iştirak edildiğine kanıt olmaz yalnızca varsayımsal iştirakin varlığına ulaşılır
-
Tarih: 20.03.2025
-
-
Eksik inceleme sonucu sahte fatura düzenleme/kullanma suçu isnat edilerek mahkumiyet hükmedilmesi hukuka aykırıdır
-
Tarih: 19.03.2025
-
-
Manevi tazminat davasını açacak kişinin hâkimin hükmedeceği tazminat tutarını öngörebilmesinin mümkün olmadığı ve tazminat miktarının hâkimin takdirine göre belirlendiği davalara ilişkin yargılama giderleri bakımından mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamanın HMK mad. 326/2 “manevi tazminat davaları” yönünden Anayasa’da yer alan mülkiyet hakkına ve hak arama özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle hukuka aykırıdır.
-
Tarih: 14.03.2025
-
-
Mükellefin sahte belge düzenleme fiiline nasıl ve ne şekilde iştirak ettiğinin açık ve net bir şekilde ortaya konulamadan sadece mükellef kurum adına bankadan para tahsilatı yapmış olduğundan yola çıkılarak sahte belge düzenlemek amacıyla hareket ettiği sonucuna varılamaz
-
Tarih: 12.03.2025
-
-
Sahte olduğu iddia edilen faturalardan kanaat edinecek miktarda fatura temin edilerek bu faturaların müvekkile gösterilmesi ve yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulduğunda kendisine ait olmadığını söylemesi halinde;faturalardaki yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir
-
Tarih: 12.03.2025
-
-
“Seri Muhakeme” ve “Basit Yargılama”ya ilşkin hükümlerin “Sağır ve Dilsizler” açısından uygulanmayacağına ilşkin CMK md. 250/12 ve 251/7 AYM tarafından Anayasaya aykırı görülerek iptal edildi
-
Tarih: 10.03.2025
-