-
Tarih: 09.02.2021
Katma Değer Vergisinde İndirim Hakkının Kullanılması İlgili Vesikaların Yasal Süre İçerisinde Yasal Defterlere Kaydedilmesi Koşuluyla Olanaklıdır
T.C.
DANIŞTAY
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas : 2013/9693
Karar : 2017/514
Tarih : 02.02.2017
DEFTER VE BELGELERİN İBRAZI
KATMADEĞER VERGİSİ İNDİRİMLERİ
MÜCBİR SEBEP
( 2577 s. İYUK m. 20 )
( 3065 s. KDVK m. 29 , 34 , 54 )
( 213 s. VUK m. 30 , 134 , 253 , 256 )
ÖZET
Mücbir sebep hali bulunmaksızın incelemeye ibraz edilmediği halde Mahkemeye sunulan defter ve
belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilemeyeceği hakkında.
İstemin Özeti: Davacıadına, yasal defter ve belgelerini incelemeyeibrazetmediğinden bahisle düzenlenen
vergi inceleme raporuna istinaden, indirimlerinin reddi suretiyle 2007 yılının Eylül, Kasım ve Aralık
dönemleri için re'sen salınan üçkat vergi ziyaı cezalıkatma değer vergisinekarşı davaaçılmıştır. Diyarbakır
Vergi Mahkemesinin 5.4.2013 gün ve E:2012/307, K:2013/170 sayılı kararıyla; davacının defter ve
belgelerinin Mahkemelerinin 9.11.2012 tarihli ara kararıyla istenerek dosyaya sunulması üzerine 18.1.2013
tarihli ara kararıyla bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, davalı idare itirazının kusurlandıracak nitelikte
bulunmadığı ve Mahkemelerince de uygun görülen bilirkişi raporuyla hazırlanan beyan tablosuna göre
ödenmesi gereken katma değer vergisi çıkmadığı gerekçesiyle tarhiyat kaldırılmıştır. Davalı idare
tarafından, davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edilen defter ve belge isteme yazısına rağmen, süresi
içinde kabul edilebilir bir mücbir sebep hali bulunmaksızın ibraz edilmemesi nedeniyle yapılan tarhiyatın
hukuka uygun olduğu, ayrıca Mahkemenin idare yerine geçerek defter ve belgeleri incelemesi ile hüküm
tesis etmesinin hukukaaykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti: Savunmaverilmemiştir.
Tetkik Hakimi:
Düşüncesi: Temyiz isteminin kabulü ile mahkemekararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesinceişin gereği görüşülüp düşünüldü:
Türk Vergi Sistemi, vergiyi doğuran olayın belgelendirilmesi ve bu belgelerin de belli süreler içerisinde
yasada öngörülen defterlere kaydedilmesi esasına dayalıdır. Belge ve kayıt düzeni adı verilen bu esasın
amacı; mükelleflerin ve mükelleflerle hukuki ilişkide bulunan üçüncü kişilerin vergi ile ilgili muamelelerinin,
mükelleflerin servet, sermaye ve hesap durumları ile faaliyet ve hesap neticelerinin belli edilmesinin,
denetlenmesinin, incelenmesinin ve tespitinin sağlanmasıdır. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun
54'üncü maddesi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununun belge ve kayıt düzeni ile ilgili maddelerinde bu
amacın sağlanmasını olanaklıkılacak düzenlemelereyer verilmiştir.
Sözü edilen yasa maddelerinde öngörülen usul ve esaslara uygun olarak düzenlenen belge ve bu
belgelere dayanılarak yapılan kayıtlar, Vergi Hukukunda "ilk görünüş ya da doğruluk karinesi" adı verilen
bir hukuksal ön kabulden yararlanırlar. Ancak, Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesinin "İspat" başlıklı
(B) fıkrasına göre, usulüne uygun olarak düzenlenen belge ve kayıtlarla tevsik edilen hukuki muamelelerin
vergilendirmeyeesas alınabilmesi için, bu biçimsel uygunluk yeterli değildir. Ayrıca belgevekayıtlarda yer
alan işlemin gerçek durumu yansıtıyor olması da gereklidir. Bu bakımdan; biçimsel olarak kanuna ve
kanunun vermiş olduğu yetkiye dayanılarak yürürlüğe konulan idari düzenlemelere uygun olan belge ve
kayıtların vergilendirilmeye esas alınabilmesi için, ilgili oldukları muamelelerin gerçek mahiyetinin ortaya
çıkarılmasına ihtiyaç vardır. Bunu yapma külfeti de, yukarıda sözü edilen (B) fıkrasında öngörülen ilkelere
göre, vergi idaresineaittir.
Vergi idaresinin kendi dışında oluşan vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetini ortaya çıkarabilmesi ise,
defter ve belgelerin istendiğinde vergi idaresinin denetim ve incelemesine sunulması ve gerektiğinde,
şekline ve usulüne uygun belgelerle tevsik edilen hukuki muamelelerin karşı taraf nezdinde inceleme ve
araştırma yapılması ile olanaklıdır. Bu amaçla, Vergi Usul Kanununun 253'üncü maddesinde mükelleflere
defter ve belgeleri beş yıl süre ile muhafaza etme; 256'ncı maddesinde ise muhafaza etmek zorunda
oldukları defter ve belgeleri muhafaza süresi içinde yetkili makam ve memurların istemeleri üzerine ibraz
zorunluluğu getirilmiş, aynı Kanunun 134 ve devamındaki maddelerde de, vergi idaresine mükellefler ve
mükelleflerle hukuki ilişkide bulunan kişi vekuruluşlar nezdindevergi incelemesi yapma yetkisi tanınmıştır.
İlk aşamada biçimsel doğruluk karinesinden yararlanan belgelerin vergiyi doğuran olayın gerçek
mahiyetiyle uygunluğu, ancak bu yetkikullanılarak ortayaçıkarılabilir.
Bütün bu açıklamalardan; usulüne uygun olarak düzenlenen belge ve kayıtların vergilemeye esas
alınabilmesi veya yapılan vergilendirmeişleminin doğruluğuna kanıt olabilmesi için, ibrazın vergi idaresine
veyakarşıt incelemeyeyetkilielemanınayapılmış olması gerektiği sonucu ortayaçıkmaktadır.
Yasada öngörülen zorunluluğa karşın, usulüne uygun olarak verilen süre içerisinde, haklı mazeret
olmaksızın, belgeve defterlerin ibrazından kaçınılması, vergi idaresinin denetiminden saklanılmak istenilen
kimi durumların olduğu ve bunların karşıt inceleme yoluyla ortaya çıkarılmasının engellenmesinin
amaçlandığı anlamına gelir. Vergi Usul Kanununun 30'uncu maddesinin 2'nci fıkrasının 3'üncü bendinde,
bu Kanuna göre tutulması zorunlu olan defterlerin hepsinin veya bir kısmının vergi incelemesi yapmaya
yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesinin, dönem matrahının re'sen takdirini gerektiren,
ayrı bir durum olarak öngörülmüş olmasının nedeni de budur.
Bilindiği üzere; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun idari dava türleri veidari yargı yetkisinin sınırı
başlıklı 2'nci maddesinin 2'nci fıkrasında, idari yargı yetkisinin idari eylem ve işlemlerin hukuka
uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu, idari mahkemelerin yerindelik denetimi yapamayacakları,
yürütme görevinin kanunlar ile gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak,
idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı
veremeyecekleri hükme bağlanmıştır.
Bu hükme göre idari yargı yerlerinin denetim yetkisi, kanunların idari makamlara bıraktığı yetkilerin
kullanılışının hukuka uygun olup olmadığının araştırılmasını kapsar; yoksasöz konusu yetkilerin idari yargı
yerlerincekullanılması sonucunu yaratmaz.
2577 sayılı Kanunun 20'nci maddesinde düzenlenen re'sen araştırma yetkisi, idarenin kendi yetkisini
kullanarak yapmış olduğu inceleme ve araştırmaya dayalı idari işlemden kaynaklanan idari uyuşmazlığın
çözümü için gerekli belgeve bilgilerin, davaya bakan yargı yerinesağlanması amacını, bir başka anlatımla
dava konusu yapılan idari işlemin hukuka uygunluğunu denetleme amacını güder. Buna göre davacının
tutum ve davranışıyla idarenin incelemevearaştırma yapmasını önlemesi sonucu tesis edilen işlemin iptal
davasına konu edilmesi durumunda, idari yargı yerinin idarece yapılamayan inceleme ve araştırmayı
yapması idarenin yerine geçmesi sonucunu doğuracağından, böyle bir incelemevearaştırmayapılmasının
re'sen araştırmayetkisinin kullanılması olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır.
Böyle olunca; vergi mahkemelerinin vergi idaresine ait vergi incelemesi ve karşıt inceleme yapma
yetkisinin kullanılışının hukuka uygunluğunu denetlemekle yetinecekleri; onların yerine geçerek, vergi
incelemesi ve karşıt inceleme yoluyla defter kayıtlarının ve bu kayıtların dayanağı olan belgelerin gerçek
durumla uyumlu olup olmadıklarını araştıramayacakları tabiidir. Bunun sonucu olarak, vergi incelemesi
yapmaya yetkili denetim elamanına ibraz edilmediği için, biçimselliğinin gerçek mahiyetle uyumlu olup
olmadığı tespit edilemeyen defter ve belgelerin, çıkan uyuşmazlık dolayısıyla açılan idari davada, karşıt
inceleme yetkisi bulunmayan idari yargı yerince, davacı lehine verilecek karara dayanak alınması,
vergilemede esas olan "gerçek mahiyet"in biçimselliğe feda edilmesi anlamına gelir ki, vergiyle ilgili
muamelelerinin gerçek mahiyetlerini vergi idaresinin denetiminden kaçırmayı düşünen vergi
mükelleflerinin, bunu sağlamak amacıyla, defter ve belgelerinin inceleme elemanı yerine yargı yerlerine
ibrazını yeğlemelerine yol açabilecek böyle bir anlayışa kanun koyucunun izin vereceği düşünülemez. Bu
bakımdan; gerçek mahiyetle uyumlu olduklarının, idari yargı yerince saptanmasına olanak bulunmayan
belgelere dayanılarak karar verilemez.
Diğer taraftan idari yargı yerinin görevi idari işlemin tesis edildiği tarihte yetki, şekil, sebep, konu ve
maksat yönlerinden biriyle hukuka aykırı olup olmadığını denetlemek olduğu halde, idari işlemin tesis
tarihinden sonra yargı yerince yapılacak veya bilirkişiye yaptırılacak inceleme ve araştırma sonucuna göre
maddi olayda değişiklik olabileceğinden, uyuşmazlık hakkında karar verilmesi halinde idari yargı yerinin
görevini belirtilen şekildeyerine getirdiği desöylenemez.
Öte yandan; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 34'üncü maddesinin birinci fıkrasında, yurt
içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait katma değer vergisinin, alış faturası veya benzeri
vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek
şartıyla indirilebileceği öngörülmüş; aynı Kanunun 29'ncu maddesinin 3'ncü fıkrasında da, indirim
hakkının, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni
defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği hükmü yer almış olup; buna göre,
indirim hakkının, ilgili vesikaların anılan süreiçerisindeyasal defterlerekaydedilmesi koşuluyla kullanılması
olanaklı bulunmaktadır. Oysa; inceleme elemanına ibraz edilmeyen defterlerdeki kayıtların yasada
öngörülen süre içerisinde yapıldığının, bu sürenin sona ermesinden sonra, mahkemece tespiti de
olanaksızdır.
Olayda; davacı, ilgili dönem defter ve belgelerini süresi içerisinde idareye sunduğunu ancak kabul
edilmediğini ileri sürmüş ise de bunu ispatlayamadığı, temyize konu karara dayanak alınan defter ve
belgelerin, davacı şirket temsilcisine usulüne uygun olarak tebliğ edilen yazıyla ibraz edilmesinin
istenmesine rağmen, inceleme elemanına ibraz edilmediği gibi defter ve belgelerin muhafaza biçim ve
süreleri ile ibraz yükümlülüğünü düzenleyen yasal hükümler karşısında, davacı tarafından haklı mazeret
olarak kabulü gerekebilecek başkaca bir iddia daileri sürülmemiştir.
Dolayısıyla, hiçbir mücbir sebep hali bulunmaksızın defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmeyen
davacının daha sonra dava aşamasında bunları Mahkemeye ibraz etmesi üzerine, bu defter ve belgeler
üzerinde Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna göre karar verilmesinde hukuka
uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Diyarbakır Vergi Mahkemesinin 5.4.2013 gün ve
E:2012/307, K:2013/170 sayılı kararının bozulmasına, 492 sayılı Harçlar Kanununun 13'üncü maddesinin
(j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin
yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde
Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 02.02.2017 gününde oyçokluğuyla karar
verildi.
KARŞI OY :
Mükelleflerin, kendilerine yapılan teslimler nedeniyle yüklendikleri katma değer vergilerinin belgelerde
gösterilmesi ve bu belgelerin yasal defterlere kayıtlı olması koşuluyla katma değer vergisi indiriminden
faydalanabileceklerinden, defter ve belgelerin, mücbir sebepten dolayı incelemeye ibraz edilemediği
durumlarda da katma değer vergisi indiriminin kabul edilebilmesi için bu vergilerin gerçekten
yüklendiklerini, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesinin "ispat" başlıklı (B) fıkrasında yer alan
kural uyarıncakanıtlamaları gerekmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20'nci maddesinin 1'inci bendi ile de Danıştay ile İdare ve
Vergi mahkemelerinin, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapacakları
düzenlenerek idari yargılama usulünde re'sen araştırma ilkesi benimsenmiş, 3065 sayılı Katma Değer
Vergisi Kanununun 29 ve 34'üncü maddelerine göre ise, katma değer vergisinin indirim konusu
yapılabilmesi için indirim konusu yapılacak verginin, fatura ve benzeri belgeler ile gümrük makbuzu
üzerinde ayrıca gösterilmesi ve söz konusu belgelerin kanuni defterlere kaydedilmiş olması gerektiği
hükme bağlanmıştır.
Olayda hiçbir mücbir sebep hali bulunmaksızın defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmeyen davacının,
dava aşamasında Mahkemeye ibraz etmesi üzerine, Mahkemece ilgili dönem defter ve belgelerin vergi
incelemesi ve karşıt inceleme yapma yetkisine sahip Vergi Dairesine gönderilerek görüş ve saptamaları
alınmaksızın doğrudan bilirkişi incelemesi yaptırıldığından hüküm fıkrasının bu gerekçeyle bozulması
gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.
-
Akaryakıt İstasyonlarına İlişkin Olarak Yapılan Vergi Kaçakçılığı Suçlarına Dair İncelemelerde Faaliyetin Geçici Olarak Durdurulmasına ve Lisans Verilmeyeceğine İlişkin Hükümler İptal Edildi
-
Tarih: 14.11.2023
-
-
Arsa Bedeli Ödenmeksizin Tapu Tahsis Belgesinin İptal Edilmesi Mülkiyet Hakkını İhlal Eder
-
Tarih: 10.11.2023
-
-
Asıl Dava Açılmadan Önce Yapılan Arabuluculuk Görüşmelerinde, Karşı Davaya Konu İhbar Tazminatı Talebinin de Başvurucuya İletilmiş Olması ve Arabuluculuk Son Tutanağına Yazılmış Olması Durumunda, Karşı Dava İle Talep Edilen İhbar Tazminatı Yönünden Arabuluculuk Dava Şartı Yerine Getirilmiş Sayılır.
-
Tarih: 29.09.2023
-
-
İşverenin Arabuluculuk Görüşmelerinin Usulüne Uygun Olarak Gerçekleştirildiğini Kanıtlaması Gerekmektedir.
-
Tarih: 29.09.2023
-
-
Kripto Varlık İşlemleri Mutlak Ticari Dava Değildir
-
Tarih: 28.09.2023
-
-
Arabuluculuk Dava Şartı Mevcut Olmadığı Halde Davanın Esasına Yönelik Hüküm Kurulması İsabetsizdir.
-
Tarih: 28.09.2023
-
-
Arabuluculuk Sürecinin İşyerinde ve İşveren Baskısı Altında Yürütülmesi Davacının Özgür İradesini Ortadan Kaldıracağından Arabuluculuk Tutanağı İptal Edilmelidir.
-
Tarih: 28.09.2023
-
-
Tarafların Arabuluculuk Tutanağını İmzalamalarından Sonra Arabulucu İle Görüştürülmesi Bu Tutanağın Arabuluculuk Tutanağı Vasfını Ortadan Kaldıracağından Tutanağın İptaline Karar Verilmesi Gerekir.
-
Tarih: 28.09.2023
-
-
Arabulucunun Öncesinde Şirketin Vekilliği Görevini Üstlenmiş Olmasından Dolayı, Davaya Konu Sürecin, Tarafların Eşitliği, Arabulucunun Tarafsızlığı ve Gönüllülük İlkelerine Aykırı Şekilde Yürütüldüğü Sonucuna Varılabilir.
-
Tarih: 28.09.2023
-
-
Dava Dilekçesinin Talep Sonucu Kısmında Bildirilen Alacakların Dava Tarihinden Önce Arabuluculuk Faaliyeti Sırasında Karşı Taraftan Talep Edilmesi Halinde, Davalı Tarafın Arabuluculuk Başvurusuna Konu Edilen Alacaklar Yönünden Son Tutanak Tarihi İtibariyle Temerrüde Düştüğü ve Talep Edilen (Kıdem Tazminatı Dışındaki) Alacaklara Bu Tarihten İtibaren Faiz Uygulanabileceği Kabul Edilmelidir.
-
Tarih: 28.09.2023
-