-
Tarih: 29.03.2022
İhtiyari Arabuluculuğa Başvurularak İş Sözleşmesinin Feshi
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
YİRMİALTINCI HUKUK DAİRESİ
Esas: 2022/242
Karar: 2022/569
Tarih: 29.03.2022
- FESHİN GEÇERSİZLİĞİNE VE İŞE İADE KARARI
- MALİ HAKLAR
- ARABULUCULUK SÜRECİNİN USULÜNE UYGUN OLARAK TAMAMLANIP TAMAMLANMAMASI
- İŞÇİLİK ALACAKLARINDAN KAYNAKLANAN DAVALARDA ZORUNLU ARABULUCULUK SÜRECİ
- 818 s. BK
- 6325 s. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun
- 4857 s. İş K
- 7036 s. İş Mahkemeleri Kanunu
- 6098 s. Borçlar K
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 41. İŞ MAHKEMESİ
NUMARASI : 2021/932 Esas, 2021/437 Karar
Mahalli mahkemesinden verilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava; Feshin geçersizliği ile işe iade ve buna bağlı mali haklara ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalıya ait işyerinde yılda 3 kez 1 er maaş ikramiye ödendiğini, Covid-19 salgını nedeni ile oluşan ekonomik sıkıntıları gerekçe gösterilerek 2020 yılına ait 2. ve 3. dönem ikramiyeleri ile 2021 yılına ait ikramiyelerin tamamının ödenmemesi işçilerin muvafakatinin alınmak istendiğini, bir kısım işçinin buna muvafakat ederken bir kısım işçinin ise etmediğini, bunun üzerine muvafakat etmeyen yüzlerce işçinin işten çıkartıldığını, davacının da iş akdinin bu sebeple 17.07.2020 tarihinde feshedildiğini, fakat 4857 sayılı yasanın geçici 10. maddesi uyarınca fesih yasağı sebebi ile iş akitleri sanki işçiler tarafından feshedilmiş gibi gösterilerek ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanaklarının düzenlendiğini, işverence tertip edilen ve Arabuluculuk Kanunu ve yönetmeliğine aykırı olarak düzenlenen arabuluculuk tutanaklarının yok hükmünde olduğunu, usulüne uygun arabuluculuk daveti ve toplantısı yapılmadığını, işçilerin işyerinden alınarak şirket merkezine götürüldüklerini, burada İnsan Kaynakları personelince hazırlanan evrakların imza ettirildiğini, ihtiyari arabuluculuk sürecinin bu şekilde tamamlandığını, bir kısım işçinin bu aşamada ikramiyelerin ödenmemesine muvafakat edeceklerini iş akitlerinin feshedilmesini istemediklerini beyan etmelerine rağmen bu taleplerinin değerlendirmeye alınmadığını, ihtiyari arabuluculuktutanağı ile davacıya kıdem tazminatı, ek 2 maaş tazminat ödeneceği hususunda anlaşmaya varıldığının belirtildiğini, ancak BK 420 anlamında anlaşma belgesine ibraname niteliği kazandırmak istediklerini, ödenmeyen bir çok alacak kaleminin tutanakta belirtildiğini, hatta iş akdinin işçi tarafından feshedildiğinin belirtilmesine rağmen işe başlatmama, boşta geçen süre ücreti alacağına yer verildiğini, işe iade davası açamayacağının belirtildiğini, ayrıca sigortalı işten ayrılış bildirgesinde de kod 23 “ İşçi tarafından zorunlu nedenle fesih” olarak bildirildiğini, davalının fesih yasağına aykırı davranışı gizleme gayretinde olduğunu, ihtiyari arabuluculuk tutanağının fesih tarihi ile aynı gün düzenlendiğini, davacının arabulucuya başvurusunun olmadığını, tüm organizasyonun davalı işverence yapıldığını, yine arabulucuya ödenen ücretin araştırılması gerektiğini, tarife altında ücret alması halinde arabulucunun tarafsızlığına gölge düşüreceğini belirterek, 17.07.2020 tarihli arabuluculuk tutanağının iptaline, işveren feshinin geçersizliği ile davacının işe iadesine ve buna bağlı mali haklara karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 01.01.2010-17.07.2020 tarihleri arasında ramp operatörü olarak çalıştığını, son ücretinin 2.670,00 TL net olduğunu, tüm ücretlerin bankadan ödendiğini, davacının iş akdini 17.07.2020 tarihli işverene verdiği yazılı dilekçesi ile ikramiye ile ilgili değişikliği kabul etmediğini, iş akdini haklı nedenle feshederek tazminatlarının ödenmesini talep ettiğini, davacı ile 17.07.2020 tarihli HUAK madde 18 uyarınca arabuluculuk görüşmeleri sonucu anlaşmaya varıldığını, bu sebeple davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, Ankara BAM 6 HD 2019/4092 E - 2020/304 K sayılı ilamı ile davanın reddine karar verildiğini, red kararında davacının işe iade davası açmayacağı konusunda anlaşma belgesi ile anlaşıldığından reddine karar verildiğini, yılda 3 kere 4 ayda 1 ikramiye ödemesi yapıldığını, Covid 19 salgını sebebi ile 2020 yılının 2. ve 3.dönem, 2021 yılının 1,2,3. dönem ikramiyelerinin geçici süre ile ödenmemesi kararı alındığını, değişikliğin esaslı değişiklik olması sebebi ile işçilerden muvafakat istendiğini, 02.07.2020 tarihinde değişikliğin mail yolu ile bildirildiğini, işçinin yazılı muvafakat vermediğini, sözlü olarak da değişikliği kabul etmediğini beyan ettiğini, sonrasında davacının 17.07.2020 tarihinde ikramiyenin geçici olarak kaldırılmasını kabul etmediğinde iş akdini feshederek yasal haklarının ödenmesini talep ettiğini, davacının iş akdinin haklı olarak sonlandırıldığı ve yasal haklarını talep etmesi üzerine davalı işverence uyuşmazlığın ihtiyari arabulucu vasıtasıyla görüşülerek çözülmesi ve giderilmesi amacı ile şirketin bir teklifte bulunduğunu, davacının teklifi sözlü olarak kabul etmesi üzerine yazılı olarak belirledikleri arabulucu Dursun Yılmaz huzurunda görüşmenin başladığını, sürecin yasaya uygun olarak yapıldığını, şirketin merkezinin Dünya Ticaret Merkezi A-3 Blok 6. katta olduğunu, arabuluculuk görüşmelerinin ise Dursun Yılmaz’ın A-3 Blok 16. katta bulunan ofisinde yapıldığını, arabulucu ile şirket merkezinin aynı adreste olmasının süreci olumsuz etkilemeyeceğini, anlaşma belgesinin ibraname olarak nitelendirilemeyeceğini, arabulucuya ücretinin tarife gereği ödendiğini, arabuluculukanlaşması yapılmasa dahi iş akdini davacının feshettiğini işe iade davası açamayacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; Davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararına karşı taraf vekillerince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı işverenin baskıcı ve hakim gücünün etkisi altında yürütülen süreçte; davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanarak işe iade davası açmasını engellemek için iş akdinin davacı tarafından feshedilmiş gibi gösterildiğini, toplu işten çıkarma ile ilgili usul ve koşullara uyulmadığını, ihtiyari arabuluculuk sürecinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında ArabuluculukKanunu'na aykırı bir biçimde yürütüldüğünü, iş akdinin feshedildiği tarihle aynı gün tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda uyuşmazlık konusu olmadan ve işçinin başvurusu bulunmadan ibra niteliğinde arabuluculuk tutanağı düzenlemiş olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kabule yönelik kararı ve gerekçesinin hukuka uygun olduğunu, yargılama esnasında düzenlenen bilirkişi raporuna yönelik sundukları itiraz dilekçesinde de belirttikleri üzere davalı delilleri arasında dosyaya sunulan ücret bordrolarından tespit edilebileceği gibi davacının son brüt ücretinin 3.734,74 TL olduğunu, bilirkişi raporunda davacının temel ücretinin hatalı şekilde brüt 3.614,03 TL olarak tespit edilmiş olduğunu, bu nedenle hem boşta geçen süre ücreti hem de işe başlatmama tazminatı yönünden yapılan hesaplamaların hatalı olduğunu, ayrıca bilirkişi raporunda boşta geçen süre diğer haklar alacağı belirlenirken sadece asgari geçim indirimi, ikramiye, yemek yardımı ve yol yardımının dikkate alınmış olduğunu, ancak bordrolarda görüleceği üzere davacıya temel ücretine ilave olarak aylık brüt 274,15 TL kıdem zammı, aylık brüt 448,60 TL devam primi ve son 1 yıllık dönemde aylık ortalama brüt 6,80 TL ayni yardım ödenmiş olduğunu, raporda devam priminin fiili çalışmaya dayalı bir ödeme olduğu kabul edilerek boşta geçen süre diğer haklar alacağına dahil edilmediği belirtilmiş olup bu tespitinde son derece hatalı olduğunu, davacının son ücreti olan brüt 3.734,74 TL üzerinden boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatının hesaplanması gerektiğini, bilirkişi raporuna karşı itirazlarının mahkemece değerlendirilmemiş olduğunu ve hatalı rapora göre hüküm kurulmuş olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı vekili tarafından seri nitelikte açılan aynı olay ve sebebe dayalı emsal nitelikteki dosyalarda davanın reddine karar verildiğini ve işbu kararın istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiş olduğunu, davalı şirket ve davacı ihtiyari arabuluculuk faaliyeti neticesinde anlaşmış olduğundan davacının işe iade davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davacı ile davalı şirketin ihtiyari arabulucu vasıtasıyla anlaştığının Arabuluculuk Daire Başkanlığının 2020/94570 sayılı dosyası ile sabit olduğunu, ihtiyari arabuluculuk sürecinin usulüne uygun yapıldığını, yerel mahkemenin karar gerekçesinin hukuka ve 6325 Sayılı Kanununa aykırı olduğunu, arabuluculuk süreci ile ilgili sundukları belgeler incelenmeksizin sürecin usulüne uygun yürütülmediği kabul edilerek eksik araştırma ve inceleme ile hakkaniyete aykırı bir karar verilmiş olduğunu, arabulucu tarafından taraflara usulüne uygun aydınlatma yapılmadığı ve arabuluculuk tutanağının imzalanmasının hukuki sonuçlarının anlatılmadığı hususları ise hiçbir somut delile dayanmadığını, yerel mahkeme kararında her ne kadar davacının arabulucu tarafından davet edilmediği ifade edilmişse de Arabuluculuk Kanun Yönetmeliği hükmünde ihtiyari arabuluculuğa davette yazılılık şartı aranmadığını, arabuluculuk görüşmesi ve teklifin kabul edilerek evrakların imzalanması hususunda davacının iradesinin fesada uğratıldığına dair herhangi bir beyan ve delil bulunmadığını, davacının iş akdini istifa etmek sureti ile feshettiğinden işe iadesine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece dosyaya toplanan deliller incelenmiştir.
Gerekçe;
HMK'nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık halleri dışında taraflarca ileri sürülmemiş sebepler inceleme konusu yapılamayacağından taraf vekillerinin istinaf başvuru dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosya kapsamından, davacının, davalı işyerinde, 01.01.2010-17.07.2020 tarihleri arasında operatör olarak çalıştığı anlaşılmıştır.
Davalının istinaf başvurusu yönünden;
Taraflar arasında, ihtiyari arabuluculuk sürecinin usulüne uygun olarak tamamlanıp tamamlanmadığı, arabuluculuk anlaşma tutanağının geçerli olup olmadığı ve bağlayıcılığı noktalarında uyuşmazlık bulunmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3/1.maddesinde "kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebi ile açılan davalarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır" şeklinde düzenlemeye yer verilerek davaşartı olarak arabuluculuk öngörülmüştür.
İşçilik alacaklarından kaynaklanan davalarda zorunlu arabuluculuk sürecinin olması, tarafların ihtiyari olarak arabulucuya gitmelerine engel değildir. Bu nedenle dosyada yapılan ihtiyari arabuluculuk süreci yasal olarak mümkündür.
Dosyada yer alan arabuluculuk anlaşma belgesinde uyuşmazlık konusu, “iş akdinin sonlandırılmasından doğan işçilik hakları ” şeklinde gösterilmiştir.
Anlaşma tutanağında davacı içinin tek taraflı fesih dilekçesi sunduğu belirtilmiş, diğer yandan kıdem tazminatı ve iki maaş tazminat ödenmesi yönünde anlaşmaya varıldığı açıklanmıştır.
Davacının, 17.07.2020 tarihli dilekçesi ile ikramiye ile ilgili değişikliği kabul etmediğini, sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ve haklarının ödenmesini talep ettiği, davalı tarafça 17.07.2020 tarihinde arabulucuya başvuru yapıldığı ve aynı gün sürecin anlaşma yoluyla sonlandırılarak son tutanağın düzenlendiği, davacıya kıdem tazminatı olarak net 56.331,91 TL kıdem tazminatı ve ek iki maaş olarak 5.340,00 TL ödenmesinin kararlaştırıldığı, bunun haricinde davacı tarafından işçilik alacağı ve işe iade talebinin bulunmadığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Davacının ücreti dikkate alındığında, ek maaş olarak ödenen tutarın, ihbar tazminatına karşılık ödendiği izlenimi oluşmaktadır.
Anlaşma tutanağında davacının tek taraflı fesih dilekçesi sunduğu, devamında çalışma şartlarının işçi aleyhine değiştirilmesi nedeni ile tek taraflı olarak zorlayıcı nedenle feshettiği belirtilmiş olsa da, dosyaya sunulan dilekçede davacının tazminatlarını talep ettiği, işten ayrılış bildirgesinde, işten ayrılış nedeninin kod 23 olarak belirtildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına ve emsal dosyalarda dinlenen tanık beyanlarına göre, arabuluculuk görüşmelerinin toplu olarak gerçekleştirildiği, anlaşma belgesinin çelişkili ifadeler içerdiği, kıdem tazminatı ve iki maaş tazminat ödenmesi öngörüldüğü halde diğer tazminat ve işçilik alacakları bakımından hakkın gerçekleşmediği veya karşılığının ödendiği şeklinde sözcüklere yer verilerek Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde aykırı şekilde ibra etkisi kazandırılmaya çalışıldığı, kıdem tazminatı dışındaki alacaklar ve işe iade davası ile ilgili olarak delil oluşturma ve dava açma yasağı oluşturma yönünde çaba içine girildiği, fesih yasağı bulunan dönemde, davacının ikramiye düzenlemesine yönelik değişiklik teklifini kabul etmemesi sonucunda, ücretsiz izne çıkarılma baskısıyla işçinin iradesi fesada uğratılarak istifa dilekçesinin alındığı, bu durumda, usulüne uygun bir arabuluculuk görüşmesinin yapılmadığı, yapılan işlemlerin, geçerli ihtiyari arabuluculuk faaliyeti olarak nitelendirilemeyeceği, iş akdinin davalı işverence geçerli neden olmadan feshedildiği; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile incelenen İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
Davacının istinaf başvurusu yönünden;
Dosyaya sunulan ücret bordrolarına göre, davacının ücretinin, net 2.670, 00 TL, brüt 3.734,74 TL olduğu, bu tutara, 933,58 TL ikramiye (3.734,74 TL x 3 ay/ 12 ay), 265,20 TL kıdem zammı, 246,25 TL devam primi ( 2.054,99 TL /12 ay), 6,80 TL ayni yardım ( 81,57/12 ay), 275,00 TL yol, 390,TL yemek yardımı (15,00 TL X 26 gün) ve 297,98 TL agi eklenmesiyle birlikte giydirilmiş brüt ücretin 6.149,15 TL, 4 aylık boşta geçen süre ve diğer hakların ise 6.149,15 TL x 4 = brüt 24.596,60 TL olduğu tespit edilmiştir.
5 aylık işe başlatmama tazminatı ise 3.734,74 TL x 5 = brüt 18.671,70 TL olduğu ve davacının istinaf başvurusunun kısmen yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ise kısmen yerinde olduğu, buna göre ilk derece mahkemesince verilen kararın kısmen usul ve yasaya aykırı olduğu ancak dosyada delillerin toplanmış olmasına göre karardaki hata ve eksikliklerin yerel mahkemesine gönderilmeksizin dosya üzerinden Dairemizce değerlendirilebileceği sonucuna varıldığından, mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce tespit edilen boşta geçen süre ve işe başlatmama tazminatına göre karar verilmesi gerektiğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen yerinde olduğu, buna göre ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, ancak dosyada delillerin toplanmış olmasına göre karardaki hata ve eksikliklerin yerel mahkemesine gönderilmeksizin dosya üzerinden Dairemizce değerlendirilip yeniden hüküm kurulabileceği anlaşıldığından, HMK 'nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın KABULÜ ile;
-Davalı şirket tarafından yapılan feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,
-Davacının kararın kesinleşmesinden itibaren 10 iş günü içinde işe başlamak üzere işverene başvurması sonucunda işverence işe başlatılmadığı takdirde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi ve fesih sebebi dikkate alınarak takdiren davacının 5 aylık brüt ücreti toplamı olan 18.671,70 TL olduğunun Belirlenmesine,
-Davacının süresi içinde işverene başvurması halinde mahkeme kararının kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre içerisinde ödenmesi gereken en çok 4 aya kadar ücret ve diğer hakları toplamı olan brüt 24.596,60 TL 'nin davalıdan tahsili gerektiğinin Tespitine,
-Davacının süresinde işe başlatılması durumunda varsa bu alacaktan peşin ödenen kıdem ve ihbar tazminatının mahsubuna,
-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 54,40 TL harç ile davalı tarafça yatırılan 59,30 TL harç olmak üzere toplam 113,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 33,00 TL fazla harcın talep halinde davalıya iadesine, davacının peşin yatırdığı 54,40 TL harcında davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 680,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.'ye göre 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Davacı tarafından mahkeme ve istinaf safahatında yapılan toplam 552,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
-Davalı tarafından mahkeme ve istinaf safahatında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
-Varsa arta kalan gider avanslarının talepleri halinde taraflara iadesine,
4-Davacı tarafın istinaf başvurusu kısmen yerinde görüldüğünden yatırmış oldukları istinaf harçlarının talep halinde iadesine,
-İstinaf incelemesi duruşma açılmaksızın dosya üzerinden neticelendirildiğinden taraflar lehine istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
-Kararın tebliği ile harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesi tarafından verilen karar tarihinde yürürlükte olan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8/a maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu'nun 20/3.maddesi uyarınca kesin olmak üzere 29.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
-
Ortaklığın Giderilmesi Uyuşmazlıklarındaki Dava Şartı Arabuluculuğa İlişkin Hükmün İptali Talebi AYM Tarafından Oyçokluğuyla Reddedildi
-
Tarih: 02.10.2024
-
-
Pergole Ruhsata Tabi Olmadığından Yıkım ve Para Cezasına İlişkin Encümen Kararı Hukuka Aykırıdır
-
Tarih: 01.10.2024
-
-
Defter, Kayıt ve Belgelerin İbraz Edilmemesi Hâlinde Bir Vergi Ziyaı Oluşmaması ve Tarh Edilen Vergi ve Vergi Aslına Bağlı Olarak Kesilen Bir Cezanın Da Bulunmaması Sebebiyle 7394 Sayılı Kanun Gereği Alt Sınırdan Tayin Edilen Temel Ceza Üzerinden Yarı Oranında İndirim Yapılması Gerekmektedir
-
Tarih: 20.09.2024
-
-
Dava Açma Sürelerini Düzenleyen, Son Derece Karışık ve Dağınık Olan Bir Mevzuatın Aşırı Şekilci (katı) Yorumu Mahkemeye Erişim Hakkını İhlal Edebilir
-
Tarih: 17.07.2024
-
-
Uyuşmazlığın Sonucuna Etkili İddia ve İtirazların Dikkate Alınmaması Gerekçeli Karar Hakkını İhlal Eder
-
Tarih: 10.07.2024
-
-
Tek Dosyada Birleştirilerek Karara Bağlanan Davalarda Tek Vekâlet Ücretine Hükmedilmesi Gerekir
-
Tarih: 28.06.2024
-
-
Arabuluculuk İlk Toplantısına Katılınmazsa Uygulanan Yaptırım İptal Edildi
-
Tarih: 23.06.2024
-
-
Enflasyon Karşısında Alacaklıya Faiz Koruması
-
Tarih: 18.04.2024
-
-
Parselasyon Yapılırken Uygulama İmar Planına ve Mevzuata Uygun Şekilde Düzenleme Sınırı Belirlenmelidir
-
Tarih: 14.03.2024
-
-
6306 Sayılı Kanun Kapsamında Riskli Yapı Malikleri Tarafından Üçüncü Kişilere Yapılan İlk Satış İşlemlerine İlişkin Olarak Malik Adına Tahakkuk Eden Tapu Harcının İstisna Hükümleri Kapsamında Değerlendirilmesi Mümkün Değildir
-
Tarih: 07.03.2024
-