-
Tarih: 07.07.2021
Vakıf Üniversitesi İle Öğretim Elemanı Arasında Çıkacak Uyuşmazlıklar İdari Yargıda Görülmelidir
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E:2016/9-1872
K:2021/293
T:18.03.2021
Taraflar arasındaki "işçilik alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 5. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı Maltepe Üniversitesi Rektörlüğü vekişi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sınucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararıan karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı Maltepe Üniversitesi Rektörlüğü vekilli tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Vakıf Üniversitelerinde çalışan öğretim elemanları akademik yönden devlet üniversitelerinde çalışan öğretim elemanları için öngörülen hükümlere tabi tutulmuştur. Öğretim elemanlarının statüsü vakıf ve devlet üniversitesi ayrımı yapılmaksızın aynıdır. Vakıf üniversitesi öğretim elemanlarının özlük hakları veya mali hakları yönünden 4857 sayılı Kanuna tabi olması, mesleğe alınma ve meslekten çıkarılma yönünden statüsünü etkilemez ve vakıf ile arasındaki ilişkinin iş ilişkisi olduğunu göstermez.
Belirtmek gerekir ki kişinin sosyal güvenlik bakımından5510 sayılı Sosyal SigortLar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4. maddesinin a bendi bağlamında sigortalı sayılması kamu tüzel kişiliğine haiz vakıf üniversiteleri ile kamu hizmeti gören akademik personelin arasında iş ilişkisi olduğunu göstermeyeceği gibi özlük hakları yönünden 4857 sayılı İş Kanuna tabi olması da aradaki ilişkinin iş ilişkisi olmasını gösteren bir olgu olamaz. Zira somut uyuşmazlıkta olduğu gibi araştırma görevlisi olarak çalışan ve uzmanlık eğitimi gören öğretim elemanı hakkında, disiplin yönünden vakıf üniversitesi, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/II. maddesinde bulunan feshe ilişkin hükümleri uygulayamaz.
Tüm bu hükümlere göre vakıf üniversitelerinde kadroların akademik yönden belirlenmesi, sözleşmelerin onaya tabi tutulması dikkate alındığında, çalışan öğretim elemanlarının statü hukuku kapsamında çalıştıkları anlaşılmaktadır. Her ne kadar iş sözleşmesi imzalansa da statü hukuku kapsamında sözleşme kurulduğundan ve sözleşmenin feshinde akademik yön bulunduğundan, buna bağlı olarak feshin geçersizliği, feshe bağlı kıdem ve ihbar tazminatı ile parasal haklara ilişkin davaların idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir.
...
Somut uyuşmazlıkta; davacının tıpta uzamanlık sınavını kazanması sonrasında uzmanlık eğitimini tamamlamak üzere davalı Maltepe Üniversitesi'nde çalışmaya başladığı, gerek yasal düzenlemeler gerekse de dosya kapsamındaki belgelerden davacının araştırma görevlisi olduğu, uzmanlık eğitimini yerine getirdiği sırada ücret aldığı ve adına düzenlenen ücret bordroları ile dosya içerisindeki eğitim tamamlama belgelerinde araştırma görevlisi olarak istihdam edildiği, uzmanlık eğitimini tamamlaması ile yasa gereği vakıf üniversitesi ile ilişkisinin kesildiği ve zorunlu hizmet için ayrıldığı anlaşılmaktadır. Davacının göreve başlaması ve görevinin sona ermesi tamamen akademik yönden olup iş ilişkisi kabul edilemez.
Bu durumda davacının öğretim elemanı olarak görev yaptığı ve yukarıda belirtilen yasal düzenlemelere göre de bir statü ilişkisi içinde olduğu, arada iş ilişkisi bulunmadığı açık olmakla yasal düzenlemelere göre devlet üniversitesi ile aynı statüde olan ve bu anlamda idare kabul edilen vakıf üniversitesi ile öğretim elemanı arasında çıkacak uyuşmazlıkların idari yargınıjn görev alanı içerisinde bulunduğu kabul edilmelidir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, vakıf üniversitelerinde görev yapan öğretim elemanları ile yapılan sözleşmenin idari sözleşme olduğuna yönelik bir düzenleme olmadığı, mali ve idari konular yönünden taraflar arasında yapılan sözleşmenin sözleşme özgürlüğüne dayalı bir özel hukuk sözleşmesi olduğu, buradan hareketle özel hukuka tabi bu ilişkiden doğan uyuşmazlıklarda adli yargı yerinin görevli olduğu görüşü dile getirilmiş ise de, yukarıda açıklanan nedenlerle bu görüş çoğunluk tarafından benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca davanın adli yargı yerinde görülmesi mümkün olmadığından, ön sorun buldunduğu ve direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
- İdare,
- İşçi-İşveren Uyuşmazlığı,
- İşçilik Alacakları,
- Usulüne Uygun Başvuru,
- İş Kanunu,
- İş Mahkemeleri Kanunu,
- yargıtay,
- danıştay,
- İYUK,
- İdari Yargılama,
- tazminat,
- idari yargılama usulü hakkında kanun,
- hekim,
- sağlık çalışanları,
- adli yargı,
- idari yargı,
- sigorta primleri,
- sosyal güvenlik kurumu,
- kıdem tazminatı,
- ihbar tazminatı,
- işsizlik ödeneği,
- ihbar öneli,
- vakıf üniversitesi,
- öğretim elemanı,
- araştırma görevlisi,
- direnme,
- yargıtay hukuk genel kurulu
-
Mükellefe sahte fatura kullanma suçu isnad edilmeden önce faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi için; sevk ve taşıma irsaliyelerin teslim ve tesellüm belgelerinin getirtilmesi, faturaları düzenleyen mükellef ile kullanan mükellefin ticari defter ve belgeleri üzerinde karşılıklı bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir
-
Tarih: 20.03.2025
-
-
Eksik inceleme sonucu sahte fatura düzenleme/kullanma suçu isnad edilerek mahkumiyet hükmedilmesi hukuka aykırıdır
-
Tarih: 19.03.2025
-
-
Manevi tazminat davasını açacak kişinin hâkimin hükmedeceği tazminat tutarını öngörebilmesinin mümkün olmadığı ve tazminat miktarının hâkimin takdirine göre belirlendiği davalara ilişkin yargılama giderleri bakımından mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamanın HMK mad. 326/2 “manevi tazminat davaları” yönünden Anayasa’da yer alan mülkiyet hakkına ve hak arama özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle hukuka aykırıdır.
-
Tarih: 14.03.2025
-
-
Mükellefin sahte belge düzenleme fiiline nasıl ve ne şekilde iştirak ettiğinin açık ve net bir şekilde ortaya konulamadan sadece mükellef kurum adına bankadan para tahsilatı yapmış olduğundan yola çıkılarak sahte belge düzenlemek amacıyla hareket ettiği sonucuna varılamaz
-
Tarih: 12.03.2025
-
-
Sahte olduğu iddia edilen faturalardan kanaat edinecek miktarda fatura temin edilerek bu faturaların müvekkile gösterilmesi ve yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulduğunda kendisine ait olmadığını söylemesi halinde;faturalardaki yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir
-
Tarih: 12.03.2025
-
-
“Seri Muhakeme” ve “Basit Yargılama”ya ilşkin hükümlerin “Sağır ve Dilsizler” açısından uygulanmayacağına ilşkin CMK md. 250/12 ve 251/7 AYM tarafından Anayasaya aykırı görülerek iptal edildi
-
Tarih: 10.03.2025
-
-
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Ek 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin “…ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği tarihteki parasal sınır esas alınır.” bölümünün Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi
-
Tarih: 06.03.2025
-
-
Faturaları düzenleyen ve kullanan mükellefin yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığına ilişkin belgeler getirtilmeden ve mal ve para akışını gösteren ticari defter ve belgeleri karşılıklı incelenmeden kurulan mahkumiyet hükmü hukuka aykırıdır
-
Tarih: 27.02.2025
-
-
Defter ve belge isteme yazısının ve tebliğ belgesinin ilgili vergi dairesinden getirtilerek dosya arasına konulmadan hangi belgelerin hangi amaçla ne zaman istendiğinin, istemin 5 yıllık saklama süresi içerisinde yapılıp yapılmadığının tespit edilmemesiyle eksik inceleme sonucu kurulan hüküm hukuka aykırıdır.
-
Tarih: 25.02.2025
-
-
Case of Dilek Genç v. Türkiye
-
Tarih: 11.02.2025
-