-
Tarih: 02.10.2021
"Sınavda Hatalı Sorulara Tekabül Eden Puanlar Eşit Şekilde Diğer Sorulara Dağıtılır" Düzenlemesi Gereği Arabuluculuk Sınavında İptal Edilen Sorular Nedeniyle Adayların Puanlarının Yeniden Hesaplanması Gerekir
DAVACI: MEMET ERDOĞAN
Sahrayıcedit Mahallesi, Batman Sokak, HDI Sigorta Binası, No:6 Kadıköy/İSTANBUL
DAVALILAR: 1-ADALET BAKANLIĞI
VEKİLİ: AV. AHUNUR YILDIRIM ÇERŞİL - (AYNI ADRESTE)
2-ANKARA HACI BAYRAM VELİ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ
DAVANIN ÖZETİ: 24.11.2019 tarihinde gerçekleştirilen Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Sınavından 90 puan alarak başarısız sayılan davacı tarafından, "soruların ve cevap anahtarının yayınlanması, kısmen yayınlanan 16 sorudan bir kısmının iptal edilmesi” talebiyle yaptığı 11.12.2019 tarihli başvurunun reddine ilişkin Arabuluculuk Daire Başkanlığının 13.01.2020 tarih ve E.35/1224/2020/2336 sayılı işleminin, soru kitapçığı ve cevap anahtarının yayımlanmaması işleminin, A kitapçığı 4, 26, 40, 42, 43. (B kitapçığı 1, 9, 61, 64, 84.) soruların, netice olarak sınav sonucunun; sorularda bilimsel ve teknik hatalar bulunduğu, ilgili soruların soru hazırlama tekniğine ve yazım kurallarına uygun olmadığı, söz konusu soruların bir kısmının cevaplarının eğitim modülünde yer alıp almadığı, soruların arabuluculuk müfredatına uygun olmadığı, hatalı sorulara istinaden başarısız sayıldığı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
ADALET BAKANLIĞI
SAVUNMA ÖZETİ Sınavda hatalı olduğu iddia edilen sorular ve cevaplarla ilgili olarak talepte bulunan adaylara gerekli açıklamaların yapıldığı, hatalı olduğu iddia edilen soru ve cevaplarda herhangi bir hatanın mevcut olmadığı, davacının başarısız sayılması işleminde de herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
ANKARA HACI BAYRAM VELİ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ
SAVUNMA ÖZETİ: Davanın süre yönünden reddinin gerektiği, dava konusu sorularda bilimsel veya teknik bir hatanın bulunmadığı, ilgili soruların soru hazırlama tekniğine ve yazım kurallarına uygun olduğu, soruların cevabının seçenekler arasında bulunduğu, seçenekler arasında birden fazla doğru cevabın olmadığı, söz konusu soruların cevaplarının eğitim modülünde yer aldığı, netice itibarıyla söz konusu soruların arabuluculuk müfredatına uygun olduğu, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Ankara 9. İdare Mahkemesince; davalı idarelerin usule yönelik itirazları yerinde görülmedi ve dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
Dava, 24.11.2019 tarihinde gerçekleştirilen Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Sınavından 90 puan alarak başarısız sayılan davacı tarafından, "soruların ve cevap anahtarının yayınlanması, kısmen yayınlanan 16 sorudan bir kısmının iptal edilmesi” talebiyle yaptığı 11.12.2019 tarihli başvurunun reddine ilişkin Arabuluculuk Daire Başkanlığının 13.01.2020 tarih ve E.35/1224/2020/2336 sayılı işleminin, soru kitapçığı ve cevap anahtarının yayımlanmaması işleminin, A kitapçığı 4, 26, 40, 42, 43.
(B kitapçığı 1, 9, 61, 64, 84.) soruların, netice olarak sınav sonucunun iptali istemiyle açılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Yönetmelikler" başlıklı 124. maddesinde; Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler. Hangi yönetmeliklerin Resmî Gazetede yayımlanacağı kanunda belirtilir." hükmüne yer verilmiştir.
Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun "Arabulucular siciline kayıt şartları" başlıklı 20. maddesinde; "...(2) Arabulucular siciline kaydedilebilmek için; ...e) Arabuluculuk eğitimini tamamlamak ve Bakanlıkça yapılan yazılı (…) sınavda başarılı olmak, gerekir..." hükmüne yer verilmiştir.
Anılan Kanun'un "Kurulun görevleri" başlıklı 32. maddesinde; "(1) Kurulun görevleri şunlardır: ... b) Arabuluculuk eğitimine ve bu eğitimin sonunda yapılacak olan sınava ilişkin temel ilke ve standartları tespit etmek..." hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanun'un "Yönetmelikler" başlıklı 36. maddesinde ise; "(1) Arabuluculuk eğitimi verecek kuruluşların denetlenmesi ile eğitimin süresi, içeriği ve standartları, yapılacak olan yazılı (…) sınavın ilke ve kurallarının belirlenmesi, arabulucular sicilinin düzenlenmesi ve arabulucularda aranacak koşullar, arabulucuların denetlenmesi ve izlenmesi ile bu Kanunun uygulanmasını gösteren diğer hususlar, Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir." hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği'nin "Arabuluculuk eğitimi" başlıklı 32. maddesinde; "(1) Arabuluculuk eğitimi, hukuk fakültesi mezunu ve beş yıllık meslekî kıdem kazanmış kişiler tarafından alınan, arabuluculuk faaliyetinin yürütülmesi ile arabuluculuğun yerine getirilmesi için gerekli olan bilgi ve becerilerin kazanılmasını amaçlayan eğitimi ifade eder. (2) Arabulucu olacak kişilere altmışsekiz saati teorik ve onaltı saati uygulamalı olmak üzere asgari toplam seksendört saat arabuluculuk eğitimi verilir. (3) Teorik ve uygulamalı eğitimin verilmesinde, eğitim modulü esas alınır. (4) Eğitime katılanların, belgeye dayalı ve eğitim kuruluşlarınca kabul edilen haklı bir mazeretleri olmadıkça arabuluculuk eğitimi süresince verilen ders ve çalışmalara katılımları zorunludur. Eğitim kuruluşlarınca, adayların derslere devam durumunu gösteren çizelge düzenlenir ve derslerin 1/12’sine devam etmeyenlerin eğitim programıyla ilişiği kesilir. (5) Daire Başkanlığı, arabulucuların uzmanlık alanlarını ve uzmanlığa ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir. (6) Arabuluculara, arabuluculuk eğitim izni verilen kuruluşlarca teorik ve uygulamalı, toplam sekiz saatten az olmamak üzere üç yılda bir defa yenileme eğitimi verilir. Arabulucular yenileme eğitimine sicile kaydedildiği tarihten itibaren üçüncü yılın içinde katılmak zorundadır. (7) Yenileme eğitiminde; arabuluculuğa ilişkin mevzuat ve içtihat değişiklikleri ile arabuluculuk becerilerinin geliştirilmesine yönelik eğitim verilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan Yönetmelik'in "Sınav" başlıklı 38. maddesinde; "(1) Arabuluculuk eğitimini tamamlayanların sicile kayıt olabilmeleri için bu Yönetmeliğe uygun olarak yapılacak yazılı sınavda başarılı olmaları zorunludur. (2) Başarılı olanların sınav sonuçları, sicile kayıt işlemleri tamamlanıncaya kadar geçerliliğini korur." düzenlemesine, "Sınavın konusu" başlıklı 40. maddesinde; "(1) Sınav, 32 nci madde uyarınca arabuluculuk eğitimi sırasında verilen konuları kapsar." düzenlemesine, "Sınav işlemlerinin yürütülmesi" başlıklı 41. maddesinde; "(1) Daire Başkanlığı sınavla ilgili soruların hazırlattırılması, sınavın ilanı, süresi, sınav tutanaklarının düzenlenmesi ile sınavlara ilişkin diğer işlemlerin yürütülmesini sağlar." düzenlemesine, "Sınavların yapılışı" başlıklı 44. maddesinde; "(1) Sınav, klasik veya test usulü şeklinde yapılır. (2) Bu sınav, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü veya yükseköğretim kurumları arasından Bakanlıkça belirlenecek bir kuruluşa yaptırılabilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
Aynı Yönetmelik'in "Sınavda başarı koşulu" başlıklı 45. maddesinde; "(1) Sınavda yüz tam puan üzerinden en az yetmiş puan alması koşuluyla en yüksek puan alan adaydan başlamak üzere sınav ilanında belirtilen arabulucu ihtiyaç sayısı kadar aday, sınavda başarılı sayılır. Başarılı sayılan en düşük puanlı adayla aynı puanı alan adaylar da başarılı sayılır." düzenlemesine, "Sınav sonuçlarının açıklanması ve itiraz" başlıklı 46. maddesinde; "(1) Daire Başkanlığı, sınav sonuçlarını, sınav sonuçlarının kendisine intikal ettiği tarihten itibaren bir ay içinde ilan eder. (2) İlgililer, sınav sonuçlarının ilanından itibaren yedi gün içinde Daire Başkanlığına yazılı olarak itiraz edebilirler. (3) Daire Başkanlığı tarafından sınav ile ilgili itirazlar sınavı yapan kuruma yedi gün içinde bildirilir. İtiraz sonuçları da ilgililere aynı süre zarfında Daire Başkanlığınca yazılı olarak bildirilir. (4) Sınava yapılan itirazlar, sınavı yapan kurum tarafından karara bağlanır. (5) Sınavda hatalı sorulara tekabül eden puanlar eşit şekilde diğer sorulara dağıtılır. Ancak, soruların yüzde beşinden fazlasının hatalı olduğunun ikinci fıkrada belirtilen süre içinde tespit edilmesi hâlinde, sınav iptal edilir ve en kısa sürede yeni sınav yapılır." düzenlemesine, "Sınavlarda başarısız kabul edilme" başlıklı 48. maddesinde ise; "(1) Sınava başvuranlardan; a) 45 inci maddedeki sınav başarı koşulunu sağlamayanlar, b) Sınavı geçersiz sayılanlar, c) Sınava katılmayanlar, başarısız kabul edilirler." düzenlemesine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; 24.11.2019 tarihinde gerçekleştirilen Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Sınavından 90 puan alarak başarısız sayılan davacı tarafından, "soruların ve cevap anahtarının yayınlanması, kısmen yayınlanan 16 sorudan bir kısmının iptal edilmesi” talebiyle yaptığı 11.12.2019 tarihli başvurunun reddine ilişkin Arabuluculuk Daire Başkanlığının 13.01.2020 tarih ve E.35/1224/2020/2336 sayılı işleminin, soru kitapçığı ve cevap anahtarının yayımlanmaması işleminin, A kitapçığı 4, 26, 40, 42, 43. (B kitapçığı 1, 9, 61, 64, 84.) soruların, netice olarak sınav sonucunun iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
A kitapçığı 26, 40, 42, 43. (B kitapçığı 9, 61, 64, 84.) soruların ve Arabuluculuk Daire Başkanlığının 13.01.2020 tarih ve E.35/1224/2020/2336 sayılı işleminin kısmen yayınlanan 16 sorudan bir kısmının iptal edilmesi talebinin reddine ilişkin kısmının iptali istemi yönünden:
Başka bir davacı tarafından mahkememizin E:2020/989 sayılı dosyasına kayden açılan davada uyuşmazlığın hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözümlenmesi mümkün olmadığından ve çözümü özel bilgiyi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Arabuluculuk Eğiticisi Prof. Dr. Ali ÇAĞLAR, Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Bölümü Öğretim Üyesi ve Arabuluculuk Eğiticisi Prof. Dr. Mustafa TOPALOĞLU, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Bölümü Öğretim Üyesi ve Arabuluculuk Eğiticisi Doç. Dr. Akın ÜNAL tarafından hazırlanarak 14.07.2021 tarihinde mahkememiz kayıtlarına alınan bilirkişi raporunda özetle; "Dava Konusu A kitapçığı 26. soru / B kitapçığı 9. soru: ...Temel Arabuluculuk Eğitimi Katılımcı Kitabının 12 ilâ 23 üncü sayfalarında yer alan “Çatışma Teorisi” başlıklı 1. Modülde ve Kitabın bütününde “Çatışma sonrası çatışmanın içeriği ve yapısına göre değişen çeşitli boyutlarda ortaya çıkan sorunlara” ve “Çatışma sonrası yaşanılabilecek sosyokültürel sorunlara” yer verilmemiştir. Bu husus, arabuluculuk eğitimi kapsamında adayların edinmesi gereken disiplinler arası yaklaşım, bilgi ve beceri olarak da değerlendirilemez. Soru İtirazlarına Verilen Yanıtlar isimli belgede idarece verilen yanıt hatalıdır. Soruda özellikle sosyolojik bakımdan bilimsel ve teknik hata bulunmaktadır. Soru, soru hazırlama tekniğine uygun değildir. Seçenekler arasında birden fazla doğru cevap bulunmaktadır. Söz konusu sorunun cevabı eğitim modülünde yer almamaktadır. Ayrıca, anılan sorunun sorulmasının makul gerekçesi bulunmamaktadır. Söz konusu soru arabuluculuk müfredatına uygun değildir. Sorunun iptali gerekmektedir. Dava Konusu A kitapçığı 40. soru / B kitapçığı 61. soru: ...6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunundan farklı olarak “butlan” kavramı yerine “kesin hükümsüzlük” kavramı tercih edilmiştir. Türk Borçlar Kanunun “Kesin hükümsüzlük” başlıklı 27 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.”.6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğinin 9 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında geçen “batıl” ifadesi ve Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin 2 nci maddesinin beşinci fıkrasında geçen “hükümsüz” ifadesinden anlaşılması gereken de “kesin hükümsüzlüktür” Soru İtirazlarına Verilen Yanıtlar isimli belgede idarece verilen yanıt hatalı değildir. Soruda bilimsel veya teknik bir hata bulunmamaktadır. Soru, soru hazırlama tekniğine ve yazım kurallarına uygundur. Sorunun cevabı seçenekler arasındadır. Seçenekler arasında birden fazla doğru cevap bulunmamaktadır. Anılan sorunun sorulmasının makul gerekçesi bulunmaktadır. Söz konusu soru arabuluculuk müfredatına uygundur. Sorunun iptalini gerektiren bir sebep bulunmamaktadır. Dava Konusu A kitapçığı 42. soru / B kitapçığı 64. soru: ... Türkiye Arabulucular Etik Kuralları m. 9/4 hükmü uyarınca “Arabulucu, ücretini belirlerken; kendi niteliklerini, uyuşmazlığın niteliğini ve karmaşıklığını, arabuluculuk sürecinde gereken süreyi ve tüm diğer etkenleri dikkate almak, asgari ücret tarifesinin altında olmamak ve hak arama hürriyetini engellememek koşuluyla, hakkaniyete ve dürüstlüğe uygun bir şekilde hareket etmelidir.” Bu hüküm soruda (A), (B), (C) ve (D) şıklarını kapsamaktadır. (E) şıkkında yer alan “Tarafların ekonomik gücü”, arabulucunun, arabuluculuk ücretini belirlerken dikkat etmesi gereken özelliklerden biri değildir. Soru İtirazlarına Verilen Yanıtlar isimli belgede idarece verilen yanıt hatalı değildir. Bilirkişi Prof. Dr. Erol KAHVECİ tarafından soruyla ilgili yapılan değerlendirme yukarıda izah ettiğimiz gerekçeyle hatalıdır. Eğer taraflar ekonomik olarak yoksunluk içerisinde ise 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m. 13/3 hükmü uyarınca “Arabuluculuk ücretini karşılamak için adli yardıma ihtiyaç duyan taraf, arabuluculuk bürosunun bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesinin kararıyla adli yardımdan yararlanabilir. Bu konuda 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 334 ila 340 ıncı maddeleri kıyasen uygulanır.” Tarafların ekonomik gücü, Türkiye Arabulucular Etik Kuralları m. 9/5 hükmü uyarınca, arabulucunun, tarafların kendi aralarında eşit olmayan miktarda ücret ödemesini kabul ettiği hâllerde dikkate alınabilir. Soruda bilimsel veya teknik bir hata bulunmamaktadır. Soru, soru hazırlama tekniğine ve yazım kurallarına uygundur. Sorunun cevabı seçenekler arasındadır. Seçenekler arasında birden fazla doğru cevap bulunmamaktadır. Söz konusu sorunun cevabı eğitim modülünde yer almaktadır. Ayrıca, anılan sorunun sorulmasının makul gerekçesi bulunmaktadır. Söz konusu soru arabuluculuk müfredatına uygundur. Sorunun iptalini gerektiren bir sebep bulunmamaktadır. Dava Konusu A kitapçığı 43. soru / B kitapçığı 84. soru: ...Temel Arabuluculuk Eğitimi Katılımcı Kitabının 18. sayfasında yer alan “5. Çatışma Çözme Genel Stratejileri” başlıklı kısımda, çatışma çözme stratejileri “Uyuşma-Teslim Olma, Kaçınma, RekabetÇekişme, Problem Çözme, Uzlaşma” olarak sayılmış ve tanımlanmıştır. Temel Arabuluculuk Eğitimi Katılımcı Kitabının 18. sayfasında yer alan “5. Çatışma Çözme Genel Stratejileri” başlıklı kısımda ve Kitabın bütününde (C) şıkkında yer alan “Yumuşatma” ve “Hükmetme” kavramlarına yer verilmemiş ve bu kavramlar açıklanmamıştır. Bu husus, arabuluculuk eğitimi kapsamında adayların edinmesi gereken disiplinler arası yaklaşım, bilgi ve beceri olarak da değerlendirilemez. Soru İtirazlarına Verilen Yanıtlar isimli belgede idarece verilen yanıt hatalıdır. Soruda özellikle çatışma teorisi bakımdan bilimsel ve teknik hata bulunmaktadır. Soru, soru hazırlama tekniğine uygun değildir. Seçenekler arasında doğru cevap bulunmamaktadır. Söz konusu sorunun cevabı eğitim modülünde yer almamaktadır. Ayrıca, anılan sorunun sorulmasının makul gerekçesi bulunmamaktadır. Söz konusu soru arabuluculuk müfredatına uygun değildir. Sorunun iptali gerekmektedir." görüş ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, bilirkişilerce hazırlanan raporun olayın özel ve teknik bilgi gerektiren yönlerini hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde aydınlatan bilimsel esaslara dayalı gerekçeleri içerdiği görüldüğünden, raporun dayandığı teknik ve bilimsel veriler karşısında davalı tarafından yapılan itirazlar yerinde görülmemiş olup, bilirkişi raporu mahkememiz heyetince hükme esas alınabilecek nitelikte bulunmuştur.
Olayda, yukarıda belirtilen bilirkişi raporunda yer alan tespitler doğrultusunda dava konusu A kitapçığı 26. soru / B kitapçığı 9. soru yönünden; Temel Arabuluculuk Eğitimi Katılımcı Kitabının 12 ilâ 23'üncü sayfalarında yer alan “Çatışma Teorisi” başlıklı 1. modülde ve kitabın bütününde “Çatışma sonrası çatışmanın içeriği ve yapısına göre değişen çeşitli boyutlarda ortaya çıkan sorunlara” ve “Çatışma sonrası yaşanılabilecek sosyokültürel sorunlara” yer verilmediği, bu hususun arabuluculuk eğitimi kapsamında adayların edinmesi gereken disiplinler arası yaklaşım, bilgi ve beceri olarak da değerlendirilemeyeceği, söz konusu sorunun cevabının eğitim modülünde yer almadığı, ayrıca anılan sorunun sorulmasının makul gerekçesinin bulunmadığı, söz konusu sorunun arabuluculuk müfredatına uygun olmadığı anlaşıldığından, dava konusu A kitapçığı 26. soru / B kitapçığı 9. soruda hukuka uyarlık görülmemiştir.
Ayrıca; yukarıda belirtilen bilirkişi raporunda yer alan tespitler doğrultusunda dava konusu A kitapçığı 43. soru / B kitapçığı 84. soru yönünden; Temel Arabuluculuk Eğitimi Katılımcı Kitabının 18. sayfasında yer alan “5. Çatışma Çözme Genel Stratejileri” başlıklı kısımda çatışma çözme stratejileri “Uyuşma-Teslim Olma, Kaçınma, Rekabet, Çekişme, Problem Çözme, Uzlaşma” olarak sayıldığı, Temel Arabuluculuk Eğitimi Katılımcı Kitabının 18. sayfasında yer alan “5. Çatışma Çözme Genel Stratejileri” başlıklı kısımda ve kitabın bütününde (C) şıkkında yer alan “Yumuşatma” ve “Hükmetme” kavramlarına yer verilmediği ve bu kavramların açıklanmadığı, bu hususun arabuluculuk eğitimi kapsamında adayların edinmesi gereken disiplinler arası yaklaşım, bilgi ve beceri olarak da değerlendirilemeyeceği, söz konusu sorunun cevabının eğitim modülünde yer almadığı, anılan sorunun sorulmasının makul gerekçesinin bulunmadığı, söz konusu sorunun arabuluculuk müfredatına uygun olmadığı anlaşıldığından, dava konusu A kitapçığı 43. soru / B kitapçığı 84. soruda da hukuka uyarlık görülmemiştir.
Bu durumda, kısmen yayınlanan 16 sorudan bir kısmının iptal edilmesi talebinin reddine ilişkin Arabuluculuk Daire Başkanlığının 13.01.2020 tarih ve E.35/1224/2020/2336 sayılı işleminde de A kitapçığı 26, 43. (B Kitapçığı 9, 84.) sorular yönünden hukuka uyarlık görülmemiştir.
Öte yandan; yukarıda belirtilen bilirkişi raporunda yer alan tespitler doğrultusunda, dava konusu diğer sorularda bilimsel veya teknik bir hata bulunmadığı, ilgili soruların soru hazırlama tekniğine ve yazım kurallarına uygun olduğu, soruların cevabının seçenekler arasında bulunduğu, seçenekler arasında birden fazla doğru cevabın bulunmadığı, soruların cevabının eğitim modülünde yer aldığı, soruların arabuluculuk müfredatına uygun olduğu anlaşıldığından, diğer sorularda hukuka aykırılık görülmemiştir.
A kitapçığı 4. (B Kitapçığı 1.) sorunun iptali istemi yönünden;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde iptal davaları idari işlemler hakkında menfaatleri ihlal edilenler tarafından tam yargı davaları da idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış; 14. maddesinin 3/c bendinde dava dilekçelerinin diğer ilk inceleme konuları yanında ehliyet yönünden de inceleneceği belirtilmiş; aynı Kanun'un 15. maddesinin 1/b bendinde ise 14. maddenin 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.
Söz konusu maddede yer alan ve iptal davasının sübjektif ehliyet koşulu olan "menfaat ihlali" doktrin ve içtihatlarda dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlanmaktadır. Menfaatin kişisel ve meşru olması için hukuki bir durumdan ortaya çıkması gerekir. Sözü edilen menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırları her olayda yargı yerince uyuşmazlığın niteliğine göre belirlenmektedir.
İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesinin ön koşullarından birisi olan dava açma ehliyeti, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idare ile işlemlerinde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçütler içinde menfaat ilgisinin varlığını ifade etmektedir. Aksi durumun kabulü toplum yararına olduğu düşünülen her konuyu tüm gerçek ve tüzel kişilerin dava konusu yapabilmesi ihtimalini beraberinde getirir ki bu durumun dava açma ehliyetine ilişkin yasal düzenlemenin amacına aykırı olacağı açıktır.
Bu nedenle iptal davası açılabilmesi için idari işlem nedeniyle ilgilinin menfaatinin etkilenmiş olması, etkilenen menfaatin somut, güncel ve meşru bir menfaat olması ve iptali istenen işlem ile davacı arasında makul ve ciddi bir alakanın bulunması gerekmektedir.
Olayda, davacının optik cevap kağıdı ile cevap anahtarının karşılaştırılmasından; davacının A Kitapçığı 4. soruyu doğru yaptığı görülmektedir.
Bu durumda, davacının doğru yaptığı soruların iptalini istemede menfaatinin bulunmadığı anlaşıldığından, bu kısım yönünden davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Soru kitapçığı ve cevap anahtarının yayımlanmaması işleminin ve Arabuluculuk Daire Başkanlığının 13.01.2020 tarih ve E.35/1224/2020/2336 sayılı işleminin soruların ve cevap anahtarının yayınlanması talebinin reddine yönelik kısmının iptali istemi yönünden;
Anayasa’nın “Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu, “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde; herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, “Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” başlıklı 74. maddesinde de; herkesin, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahip olduğu, “Yargı yolu” başlıklı 125. maddesinde ise; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararlarında, Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti; insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlet olarak tanımlanmıştır.
Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan ve evrensel konumu nedeniyle insanlığın ortak değerlerinden sayılan iddia ve savunma hakkı birbirini tamamlamakta ve birbirinden ayrılmaz niteliğiyle de hak arama hürriyetine temel oluşturmaktadır. Hak arama hürriyeti önemi nedeniyle yalnız toplumsal barışı güçlendiren dayanaklardan biri değil, aynı zamanda bireyin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme, haksızlığı önleme uğraşının da aracıdır. Bu nedenle çağdaş bir hukuk düzeninde bu hakkın kullanılması olabildiğince kolaylaştırılmalı; olumlu ya da olumsuz sonuç almayı geciktiren, güçleştiren engeller kaldırılmalıdır. Hak arama hürriyetinin belirtilen şekilde kullanılabilmesi ise idari işlem veya eylemle ilgili tüm tespit ve kanıtların bilinmesi, buna bağlı olarak karşı argümanlar geliştirilerek aksi yönde tespit ve kanıtların sunulmasıyla mümkündür.
Bu doğrultuda 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun "Bilgi verme yükümlülüğü" başlıklı 5. maddesinde; "Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler. Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz." hükmüne yer verilmiştir.
Anılan Kanun'un "Bilgi veya belgeye erişim" başlıklı 10. maddesinde ise; "Kurum ve kuruluşlar, başvuru sahibine istenen belgenin onaylı bir kopyasını verirler. Bilgi veya belgenin niteliği gereği kopyasının verilmesinin mümkün olmadığı veya kopya çıkarılmasının aslına zarar vereceği hâllerde, kurum ve kuruluşlar ilgilinin; a) Yazılı veya basılı belgeler için, söz konusu belgenin aslını incelemesi ve not alabilmesini, b) Ses kaydı şeklindeki bilgi veya belgelerde bunları dinleyebilmesini, c) Görüntü kaydı şeklindeki bilgi veya belgelerde bunları izleyebilmesini, Sağlarlar. Bilgi veya belgenin yukarıda belirtilenlerden farklı bir şekilde elde edilmesi mümkün ise, belgeye zarar vermemek koşuluyla bu olanak sağlanır. Başvurunun yapıldığı kurum ve kuruluş, erişimine olanak sağladığı bilgi veya belgeler için başvuru sahibinden erişimin gerektirdiği maliyet tutarı kadar bir ücreti bütçeye gelir kaydedilmek üzere tahsil edebilir." hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; bireylerin kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında idari makamlara başvuruda bulunmaları ve kendileri veya faaliyet alanlarıyla ilgili konularda bilgi edinme haklarını kullanmaları eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkeleri temelinde demokratik ve şeffaf yönetimin bir gereğidir. İdare-birey ilişkisinde hukukun üstünlüğünü, demokratikleşmeyi ve saydamlığı sağlayabilmek için idari faaliyetlerin yürütülmesi sırasında bireysel hak ve özgürlüklere duyarlı davranılması hukuk devletinin en temel niteliğidir.
Hukuk devleti olmanın bir diğer gereği de idarelerin yapacağı işlemlerde hukuki güvenlik ve açıklık ilkelerine uymasıdır. Bu da, idare tarafından kullanılan kamusal yetkinin, hukuken birey için öngörülebilir olması, idarenin hatalı ve yanıltıcı davranmaktan kaçınarak bireyleri doğru bilgilendirmesi ile sağlanabilir.
Hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesi ve idarenin faaliyetlerini objektif esaslara göre ve güvenilir bir sistem içerisinde yürütmesinde etkili ve önemli araçlardan biri de "idarenin şeffaflığı ilkesi"dir. Şeffaflık, devletin ekonomik, siyasî, idarî ve sosyal konularda aldığı kararlara ve yaptığı uygulamalara, bireyler tarafından zamanında ve güvenilir bir biçimde erişilebilmesi olarak tanımlanabilir. Şeffaflık ilkesini tamamlayan haklardan en önemlisi de bilgi edinme hak ve özgürlüğüdür. Bilgi edinme hakkı; ilgililerin karar alma süreçlerine katılabilmelerine, denetim mekanizmalarının etkin bir şekilde işletilebilmesine ve hak arama özgürlüğünün etkili bir şekilde kullanmasına olanak sağlamaktadır. Bu nedenle, şeffaflığın sağlanamadığı bir yönetim modelinde, hak ve yükümlülüklerin kullanılması da tam anlamıyla gerçekleşmiş olmayacaktır.
Bu bağlamda, davalı idareler tarafından yapılan sınavlarda sorulan soruların ve cevaplarının bilinmediği ve tartışılmadığı ortamda da ne idarece hatalı sorunun iptaline karar verilebilecek ne de katılımcılar haklarını arayabilecektir. Bir başka ifadeyle, sınavda sorulan sorular ve idarece kabul edilen cevaplara ilişkin olarak kamuoyuna bilgi verilmemesi halinde, sorular ve (resmi) cevapları hakkında herhangi bir bilgisi olmayan bir katılımcının sınav sonucuna itiraz hakkının fiilen ortadan kalkacağı ya da zorlaşacağı, bunun da hak arama özgürlüğünün sınırlanması anlamına geleceği açıktır.
Sonuç olarak, katılımcıların girmiş oldukları sınavlarda yaptıkları/yapamadıkları sorulara ilişkin olarak yanlışlarını/doğrularını, eksiklerini bilmek istemelerinin en doğal hakları olduğu, ayrıca yanlış olduğunu düşündükleri soruları konunun uzmanlarına incelettirerek sonucuna göre dava açma yoluna başvurabilecekleri, davalı idarelerin de şeffaflık ve açıklık ilkesi gereğince bu soruları ve cevaplarını tamamıyla açıklamakla yükümlü olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Bu itibarla, davalı idarelerce hukuki güvenlik, açıklık ve şeffaflık ilkelerine aykırı olarak sınavda sorulan soruların yayımlanmaması nedeniyle, davacı tarafından ülkemizin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan ve "hukuk devleti"nin vazgeçilmez ilkelerinden olan "hak arama özgürlüğü", "adil yargılanma hakkı" ve "mahkemeye başvuru hakkı" çerçevesinde, ilgililer tarafından sınavda sorulan soruların kendilerine verilmesi talebiyle davalı idareye başvurabilecekleri kuşkusuzdur.
Olayda, davacının girmiş olduğu sınavda yaptığı/yapamadığı sorulara ilişkin olarak yanlışlarını/doğrularını, eksiklerini bilmek istemesinin en doğal hakkı olduğu, ayrıca yanlış olduğunu düşündüğü soruları konunun uzmanlarına incelettirerek sonucuna göre dava açma yoluna başvurabileceği, 4982 sayılı Kanun'un 5. maddesinde yer alan; "Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler." hükmü gereği davalı idarelerin dava konusu sınavla ilgili yapılan başvurunun gereğini yerine getirmekle yükümlü oldukları, uyuşmazlık konusu sınava ilişkin soru ve cevapların 4982 sayılı Kanun’un 15. ve devamı maddelerinde sayılan “Yargı denetimi dışında kalan işlemler, devlet sırrına ilişkin bilgi veya belgeler, ülkenin ekonomik çıkarına ilişkin bilgi veya belgeler, istihbarata ilişkin bilgi ve belgeler, idari soruşturmaya ilişkin bilgi ve belgeler, adli soruşturma veya soruşturma veya kovuşturmaya ilişkin bilgi ve belgeler, özel hayatın gizliliği, haberleşmenin gizliliği, ticari sır, fikir ve sanat eserleri, kurum içi düzenlemeler, kurum içi görüş, bilgi notu ve tavsiyeler, tavsiye ve mütalaa talepleri, gizliliği kaldırılan bilgi veya belgeler” kapsamındaki bilgi ve belgelerden olmadığı, diğer taraftan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre sınav soruları üzerinde telif hakkı bulunan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörlüğünün bu hakkının eser sahibinin rızası dışında eserin çoğaltılması ve yayınlanmasının yasaklanması ile sınırlı olduğu, sözü edilen güvencenin eseri açıklamama veya gizli tutma anlamında yorumlanma olanağı bulunmadığı, dava konusu sınava ilişkin sınav soruları ile cevap anahtarının ve optik cevap kağıdının 4982 sayılı Kanun'un temelini oluşturan “demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkeleri” kapsamında başvuran kişiye gösterilmesinin gerektiği, aksi durumun kabulü halinde hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının ve mahkemeye başvuru hakkının engelleneceği sonucuna varıldığından, dava konusu işlemlerde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Öte yandan, davalı idarelerce Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca davacının sınav kitapçığı, cevap anahtarı ve cevap kağıdına erişiminin önünde herhangi bir hukuki engel bulunmadığı, bu yolu kullanmak suretiyle davacının kendi sınav kitapçığı ve cevap anahtarına ulaşabileceği belirtilmiş ise de; davacının yanlış olduğunu düşündüğü soruları inceleyebilmesi, bunlarla ilgili gerekli araştırmayı yapabilmesi, konunun uzmanlarına incelettirerek sonucuna göre dava açma yoluna başvurabilmesi için sınav kitapçığı, cevap anahtarı ve cevap kağıdına erişiminin (internet üzerinden T.C. kimlik numarası girilerek veya posta yoluyla gönderilmesi suretiyle) sağlanmasının gerektiği, davalı idarenin belirttiği yolun Anayasa ve uluslararası mevzuat ile tanınan hak arama hürriyetinin sağlanmasında tek başına etkili bir yol olmadığı açıktır.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 20.03.2013 tarihli E:2009/3020 K:2013/986 sayılı kararı, Danıştay 10. Dairesinin 09.05.2013 tarihli E:2009/8784 K:2013/4296 sayılı kararı, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesinin 08.11.2016 tarihli E:2016/260 K:2016/200 sayılı kararı da aynı yöndedir.
Sınav sonucunun iptali istemi yönünden;
Olayda, mahkememizin muhtelif dosyalarında A kitapçığı 26, 43, 63. (B Kitapçığı 9, 84, 17.) soruların iptaline hükmedildiği, iptal kararları neticesinde Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği'nin "Sınavda başarı koşulu" başlıklı 45. maddesinin 5. fıkrasındaki "Sınavda hatalı sorulara tekabül eden puanlar eşit şekilde diğer sorulara dağıtılır." düzenlemesi gereğince adayların puanlarının yeniden hesaplanmasının gerektiği, dolayısıyla adayların puanlarının yeniden hesaplanması gerektiğinden bu aşamada davacının sınav sonucunun da iptali gerektiği sonucuna ulaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.
AÇIKLANAN NEDENLERLE;
- A kitapçığı 26, 43. (B Kitapçığı 9, 84.) soruların, A kitapçığı 26, 43. (B Kitapçığı 9, 84.) sorular yönünden kısmen yayınlanan 16 sorudan bir kısmının iptal edilmesi talebinin reddine ilişkin Arabuluculuk Daire Başkanlığının 13.01.2020 tarih ve E.35/1224/2020/2336 sayılı işleminin, soru kitapçığı ve cevap anahtarının yayımlanmaması işleminin ve Arabuluculuk Daire Başkanlığının 13.01.2020 tarih ve E.35/1224/2020/2336 sayılı işleminin soruların ve cevap anahtarının yayınlanması talebinin reddine yönelik kısmının, sınav sonucunun iptaline,
- A kitapçığı 4. (B Kitapçığı 1.) sorunun iptali istemi yönünden davanın 2577 sayılı Kanun'un 15/1-b maddesi uyarınca ehliyet yönünden reddine,
- Diğer kısımlar yönünden davanın reddine,
- Dava "kısmen iptal, kısmen ret, kısmen ehliyet ret" ile sonuçlandığından aşağıda dökümü gösterilen 356,80.-TL yargılama giderinin yarısı olan 178,40.-TL'nin davacı üzerinde bırakılmasına,
- Kalan 178,40.-TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
- A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen 2.040,00.-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
- Kullanılmayan 89,60.-TL yürütmenin durdurulması harcının isteği halinde davacıya iadesine,
- Artan posta ücretinin kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
- Kararın tebliğinden itibaren (30) gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere 23/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan: BAHTİYAR KAYIŞOĞLU / 102681
Üye: MELEK KIYKIM GÜLTEN / 195136
Üye: MEHMET ALİ GÜRER / 182255
YARGILAMA GİDERLERİ
Başvurma Harcı: 54,40 TL
Karar Harcı: 54,40 TL
Posta Gideri: 248,00 TL
Toplam: 356,80
-
Ortaklığın Giderilmesi Uyuşmazlıklarındaki Dava Şartı Arabuluculuğa İlişkin Hükmün İptali Talebi AYM Tarafından Oyçokluğuyla Reddedildi
-
Tarih: 02.10.2024
-
-
Pergole Ruhsata Tabi Olmadığından Yıkım ve Para Cezasına İlişkin Encümen Kararı Hukuka Aykırıdır
-
Tarih: 01.10.2024
-
-
Defter, Kayıt ve Belgelerin İbraz Edilmemesi Hâlinde Bir Vergi Ziyaı Oluşmaması ve Tarh Edilen Vergi ve Vergi Aslına Bağlı Olarak Kesilen Bir Cezanın Da Bulunmaması Sebebiyle 7394 Sayılı Kanun Gereği Alt Sınırdan Tayin Edilen Temel Ceza Üzerinden Yarı Oranında İndirim Yapılması Gerekmektedir
-
Tarih: 20.09.2024
-
-
Dava Açma Sürelerini Düzenleyen, Son Derece Karışık ve Dağınık Olan Bir Mevzuatın Aşırı Şekilci (katı) Yorumu Mahkemeye Erişim Hakkını İhlal Edebilir
-
Tarih: 17.07.2024
-
-
Uyuşmazlığın Sonucuna Etkili İddia ve İtirazların Dikkate Alınmaması Gerekçeli Karar Hakkını İhlal Eder
-
Tarih: 10.07.2024
-
-
Tek Dosyada Birleştirilerek Karara Bağlanan Davalarda Tek Vekâlet Ücretine Hükmedilmesi Gerekir
-
Tarih: 28.06.2024
-
-
Arabuluculuk İlk Toplantısına Katılınmazsa Uygulanan Yaptırım İptal Edildi
-
Tarih: 23.06.2024
-
-
Enflasyon Karşısında Alacaklıya Faiz Koruması
-
Tarih: 18.04.2024
-
-
Parselasyon Yapılırken Uygulama İmar Planına ve Mevzuata Uygun Şekilde Düzenleme Sınırı Belirlenmelidir
-
Tarih: 14.03.2024
-
-
6306 Sayılı Kanun Kapsamında Riskli Yapı Malikleri Tarafından Üçüncü Kişilere Yapılan İlk Satış İşlemlerine İlişkin Olarak Malik Adına Tahakkuk Eden Tapu Harcının İstisna Hükümleri Kapsamında Değerlendirilmesi Mümkün Değildir
-
Tarih: 07.03.2024
-