-
Tarih: 16.05.2021
Estetik Operasyonlarda Aydınlatılmış Kişiden Rıza Alınsa Dahi Hekimler Dikkat ve Özen Yükümlülüğüne Aykırılıktan Sorumludur
YARGITAY
DOKUZUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2008/480 |
Karar | : 2008/674 |
Tarih | : 06.02.2008 |
Taksirle yaralama suçundan şüpheli Nazım Durak hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 13.11.2006 tarihli ve 2006/9667-15770 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine dair, mercii Beyoğlu 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığınca verilen 15.5.2007 tarihli ve 2007/196 müteferrik sayılı kararı ile ilgili olarak;
Dosya kapsamına göre, müşteki vekilinin, müvekkilinin 14.9.2005 tarihinde şüpheli Nazım Durak tarafından Yeni Hayat Estetik ve Plastik Cerrahi Merkezinde ameliyat edildiğini, kendisine müdahalenin olası olumsuz sonuçları hakkında herhangi bir bilgi verilmeden ve isteği dışında burunla ilgili ameliyat yapıldığını, ayrıca talebi olmaksızın göz kapakları ve alın bölgesine müdahalede bulunulduğunu, ameliyattan sonra yüzünün önceki halinden daha kötü göründüğünü, gereken özeni göstermeyerek ve isteği dışında organları üzerinde ameliyat yaparak yüz şeklinin bozulmasına neden olduğunu beyanla şüpheliden şikayetçi olması üzerine sürdürülen soruşturma sonucunda;
Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 4 Ağustos 2006 tarihli ve 4342 sayılı raporunda;
1- Yüz germe ameliyatında oluşan izlerin ameliyatın doğal sonucu olduğu, saçlı deri çizgisindeki insizyonun cerrah tarafından hastanın onamı alınarak bilgisi dahilinde yapılması gerektiği, sağ kulak memesindeki deformitenin sağ ve sol çene altı bölgesindeki asimetrinin ameliyat komplikasyonu olarak değerlendirilmesi gerektiği,
2- Columelladaki sertlik ve hump bölgesindeki hafif çöküklüğün burun dorsumundaki aşırı kavisin ameliyat komplikasyonu olarak değerlendirildiğinde, ameliyatı yapılan hekimin eyleminin tıp kurullarına uygun olduğu,
3- Kişinin kendi bilgisi dışında müdahale edildiği iddiasının soruşturma makamınca değerlendirilmesinin uygun olduğunun bildirildiği, yine şüpheli ve müşteki tarafından ibraz edilen ve müştekinin imzasını içeren 14.9.2005 tarihli Muvafakat Belgesi başlıklı belgede gerekli görülen tüm tıbbi ve cerrahi girişimlerin yapılmasına muvafakat edildiğinin belirtildiği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,
Müşteki vekilinin itiraz sırasında, şüpheli ile ilgili olarak İl Sağlık Müdürlüğüne yaptıkları şikayet sonucu verilen inceleme raporunu eklediği ve söz konusu raporda sonuç olarak şüphelinin müştekiye yaptığı ameliyatta düzeltilmesi gereken bir takım problemlerin olduğunun belirtilmesi karşısında,
Mevcut delillerin takdirinin mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 30.11.2007 gün ve 60992 sayılı Kanun yararına bozma talebine atfen Yargıtay C.Başsavcılığının 4.1.2008 gün ve 2007/282728 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla dosya incelenerek gereği düşünüldü:
TÜRK MİLLETİ ADINA
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Beyoğlu 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.5.2007 tarih ve 2007/196 mütefferik sayılı kararının CMK.nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE 06.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
-
Tam Yargı Davalarında Miktar Artırımında Faize Esas Tarih Dava Dilekçesindeki Talep Miktarına Uygulanan Faiz Başlangıç Tarihidir
-
Tarih: 16.04.2025
-
-
Birden fazla takvim yılı için sahte olarak düzenlendiği iddia olunan faturalardan yalnızca bir takvim yılının belirli faturalarının incelenip işlem tesis edilmesi hukuka aykırıdır
-
Tarih: 24.03.2025
-
-
Akaryakıt şirketi mükellefin yalnızca benzin istasyonundaki pompalarla ilgili tespitleri baz alınarak sahte fatura düzenleyicisi olduğu sonucuna varılamaz
-
Tarih: 21.03.2025
-
-
Mükellefe sahte fatura kullanma suçu isnad edilmeden önce faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi için; sevk ve taşıma irsaliyelerin teslim ve tesellüm belgelerinin getirtilmesi, faturaları düzenleyen mükellef ile kullanan mükellefin ticari defter ve belgeleri üzerinde karşılıklı bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir
-
Tarih: 20.03.2025
-
-
Ortada somut bir tespit bulunmadığı sürece yoklama fişlerine imza atılmış olması sahte fatura kullanma/düzenleme suçuna iştirak edildiğine kanıt olmaz yalnızca varsayımsal iştirakin varlığına ulaşılır
-
Tarih: 20.03.2025
-
-
Eksik inceleme sonucu sahte fatura düzenleme/kullanma suçu isnat edilerek mahkumiyet hükmedilmesi hukuka aykırıdır
-
Tarih: 19.03.2025
-
-
Manevi tazminat davasını açacak kişinin hâkimin hükmedeceği tazminat tutarını öngörebilmesinin mümkün olmadığı ve tazminat miktarının hâkimin takdirine göre belirlendiği davalara ilişkin yargılama giderleri bakımından mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamanın HMK mad. 326/2 “manevi tazminat davaları” yönünden Anayasa’da yer alan mülkiyet hakkına ve hak arama özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle hukuka aykırıdır.
-
Tarih: 14.03.2025
-
-
Mükellefin sahte belge düzenleme fiiline nasıl ve ne şekilde iştirak ettiğinin açık ve net bir şekilde ortaya konulamadan sadece mükellef kurum adına bankadan para tahsilatı yapmış olduğundan yola çıkılarak sahte belge düzenlemek amacıyla hareket ettiği sonucuna varılamaz
-
Tarih: 12.03.2025
-
-
Sahte olduğu iddia edilen faturalardan kanaat edinecek miktarda fatura temin edilerek bu faturaların müvekkile gösterilmesi ve yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulduğunda kendisine ait olmadığını söylemesi halinde;faturalardaki yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir
-
Tarih: 12.03.2025
-
-
“Seri Muhakeme” ve “Basit Yargılama”ya ilşkin hükümlerin “Sağır ve Dilsizler” açısından uygulanmayacağına ilşkin CMK md. 250/12 ve 251/7 AYM tarafından Anayasaya aykırı görülerek iptal edildi
-
Tarih: 10.03.2025
-