-
Tarih: 08.09.2023
Konusu Alacak ve Tazminat Olan Ticari Davalarda Önceden Arabuluculuğa Başvuru Dava Şartıdır
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 22. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 11.03.2019 tarih ve 2019/44 E- 2019/221 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi'nce verilen 04.02.2020 tarih ve 2019/915 E- 2020/71 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı ile aralarında ticari ilişki bulunduğunu, davacının davalıya alacağı malzemeler için ödeme yapmış olmasına rağmen davalının teslim etmesi gereken malzemeyi teslim etmediğini ve ödenen bedeli de iade etmediğini, davalı hakkında başlatılan icra takibine davalının itirazının haksız ve kötüniyetli olduğunu belirterek, itirazın iptaline, borcun dava sonuna kadar işleyecek ticari faiziyle davacıya ödenmesine ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
6325 sayılı Kanun’un 18/A-2 maddesi uyarınca dava dilekçesi tebliğ edilmemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5/a maddesinde; "Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır." şeklindeki düzenleme ile kanunun yürürlüğe girdiği 01.01.2019 tarihinden sonra açılacak konusu alacak ve tazminat olan ticari davalarda arabuluculuk müessesesi getirildiği ve dava şartı olarak benimsendiği, işbu davanın 17/01/2019'da açıldığı ve alacağa ilişkin ticari bir dava olduğu, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/a maddesinde, arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceğinin düzenlendiği, davacı vekiline çıkarılan meşruhatlı ve ihtaratlı tebligat üzerine, davanın itirazın iptali davası olduğundan arabuluculuk tutanağı ibraz edilmesinin mümkün olmadığının ve dava açmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığının beyan edildiği, davacının tacir olup olmadığının araştırıldığı, işletme hesabına göre defter tutan davacının 2017 yılı gayrı safi hasılatının esnaf sınırının üzerinde olduğu, davanın nispi ticari dava olduğu, itirazın iptali davasının miktarı para olan kendine özgü bir tahsil (eda) davası olduğu, dolayısıyla davadan önce arabuluculuğa ilişkin dava şartının yerine getirilmesi zorunlu olduğu gerekçesiyle dava dilekçesi tebliğe çıkarılmaksızın ve herhangi bir işlem yapılmaksızın, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden karar verilmiştir.
Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan ticari davalarda, arabuluculuğun dava şartı olarak belirlendiği, HMK'nın dava şartı olarak arabuluculuğu düzenleyen 18/A maddesinde arabuluculuk sürecine ilişkin hükümlerin belirtildiği, somut olayda davacının dava açıldıktan sonra 22.03.2019 tarihinde arabulucuya başvurduğu, davacının, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, davadan önce bir başvuru yapılmadığı, Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A-2/son maddesinde dava dilekçesinin davalı tarafa tebliğ edilmeksizin davanın reddine karar verileceğinin düzenlendiği, mahkemece verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 07/12/2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
-
Tam Yargı Davalarında Miktar Artırımında Faize Esas Tarih Dava Dilekçesindeki Talep Miktarına Uygulanan Faiz Başlangıç Tarihidir
-
Tarih: 16.04.2025
-
-
Birden fazla takvim yılı için sahte olarak düzenlendiği iddia olunan faturalardan yalnızca bir takvim yılının belirli faturalarının incelenip işlem tesis edilmesi hukuka aykırıdır
-
Tarih: 24.03.2025
-
-
Akaryakıt şirketi mükellefin yalnızca benzin istasyonundaki pompalarla ilgili tespitleri baz alınarak sahte fatura düzenleyicisi olduğu sonucuna varılamaz
-
Tarih: 21.03.2025
-
-
Mükellefe sahte fatura kullanma suçu isnad edilmeden önce faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi için; sevk ve taşıma irsaliyelerin teslim ve tesellüm belgelerinin getirtilmesi, faturaları düzenleyen mükellef ile kullanan mükellefin ticari defter ve belgeleri üzerinde karşılıklı bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir
-
Tarih: 20.03.2025
-
-
Ortada somut bir tespit bulunmadığı sürece yoklama fişlerine imza atılmış olması sahte fatura kullanma/düzenleme suçuna iştirak edildiğine kanıt olmaz yalnızca varsayımsal iştirakin varlığına ulaşılır
-
Tarih: 20.03.2025
-
-
Eksik inceleme sonucu sahte fatura düzenleme/kullanma suçu isnat edilerek mahkumiyet hükmedilmesi hukuka aykırıdır
-
Tarih: 19.03.2025
-
-
Manevi tazminat davasını açacak kişinin hâkimin hükmedeceği tazminat tutarını öngörebilmesinin mümkün olmadığı ve tazminat miktarının hâkimin takdirine göre belirlendiği davalara ilişkin yargılama giderleri bakımından mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamanın HMK mad. 326/2 “manevi tazminat davaları” yönünden Anayasa’da yer alan mülkiyet hakkına ve hak arama özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle hukuka aykırıdır.
-
Tarih: 14.03.2025
-
-
Mükellefin sahte belge düzenleme fiiline nasıl ve ne şekilde iştirak ettiğinin açık ve net bir şekilde ortaya konulamadan sadece mükellef kurum adına bankadan para tahsilatı yapmış olduğundan yola çıkılarak sahte belge düzenlemek amacıyla hareket ettiği sonucuna varılamaz
-
Tarih: 12.03.2025
-
-
Sahte olduğu iddia edilen faturalardan kanaat edinecek miktarda fatura temin edilerek bu faturaların müvekkile gösterilmesi ve yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulduğunda kendisine ait olmadığını söylemesi halinde;faturalardaki yazı ve imzaların sanığa ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir
-
Tarih: 12.03.2025
-
-
“Seri Muhakeme” ve “Basit Yargılama”ya ilşkin hükümlerin “Sağır ve Dilsizler” açısından uygulanmayacağına ilşkin CMK md. 250/12 ve 251/7 AYM tarafından Anayasaya aykırı görülerek iptal edildi
-
Tarih: 10.03.2025
-