• Tarih: 27.12.2022
  • Yazar: Yargıtay 4. Hukuk Dairesi

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'a 73/A maddesi ile eklenen dava şartı arabuluculuk hükmü geriye yürümez

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi         
2021/18399 E.  ,  2021/5854 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Bursa 5.Tüketici Mahkemesi

    Davacı ... A.Ş vekili Av. ... tarafından, davalı Mehmet Vatansever aleyhine 30/09/2019 gününde verilen dilekçe ile itirazın iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; dava şartı yokluğundan davanın reddine dair verilen 10/10/2019 günlü karara yönelik olarak Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü tarafından kanun yaranına bozma talep edilmesi üzerine dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
    -K A R A R-
    Davacı vekili, davalıya ait aracın, müvekkili şirketin işlettiği otoyoldan ihlalli geçişi nedeniyle geçiş ücreti ve geçiş ücretinin 4 katı tutarındaki ceza tutarı toplamından ibaret alacağın tahsili amacıyla Bursa 19. İcra Müdürlüğünün 2019/7222 sayılı dosyasından başlattıkları ilamsız takibe davalı/borçlu tarafından itiraz edilmesi nedeniyle takibin durdurulmasına karar verildiğini belirterek, vaki itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece, davalı yana tebligat yapılmaksızın dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesinde alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının dava şartı olarak öngörüldüğü, bu maddede her ne kadar itirazın iptali davası ayrıca sayılmamışsa da, davanın mahiyeti gereği tarafların arabuluculuk yolu ile üzerinde müzakere edip anlaşmaları mümkün olan bir miktar alacağa ilişkin olması nedeniyle davanın özü itibariyle arabuluculuğa tabi olması gerektiği, eldeki davanın arabulucuya başvurulmadan açıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın arabuluculuk dava şartı yokluğundan reddine kesin olarak karar verilmiştir.
    Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Adalet Bakanlığı, kararın kanun yararına bozulmasını istemiştir.
    6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi, "(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
    Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın
    davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir" düzenlemesini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrası, “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
    a) Bu Kanunda,
    b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
    c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
    d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
    e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
    f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,
    öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” düzenlemesini,
    6102 sayılı Kanun’un 5/A maddesi, (Ek:6/12/2018-7155/20 md.) "(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. (2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir” düzenlemesini içermektedir.
    6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 1. maddesi, “(1) Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir” düzenlemesini, 2. maddesi, “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” düzenlemesini, 3. maddesinin birinci fıkrasının (l) bendi, “Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” düzenlemesini, 73. maddesinin birinci fıkrası, “(1) Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir” düzenlemesini, 83. maddesinin ikinci fıkrası, “(2) Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” düzenlemesini içermektedir.
    28/07/2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun’un 59. maddesiyle, 6502 sayılı Kanun’a 73. maddeden sonra gelmek üzere eklenen 73/A maddesi ile tüketici mahkemesinin görev alanında kalan bazı uyuşmazlıklar dava şartı arabuluculuk kapsamına dahil edilmiş, 7251 sayılı Kanun’un 60. maddesiyle, 6502 sayılı Kanun’a eklenen geçici madde 2 uyarınca, bu Kanun’un dava şartı arabuluculuğa ilişkin hükümlerinin, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmayacağı düzenlenmiştir. Kanun yararına bozma istemli eldeki davanın ise 30/09/2019 tarihinde açıldığı ve tüketici mahkemesinde görüldüğü, açıklanan düzenlemenin ise 28/07/2020 tarihinden sonra açılan davalar hakkında uygulanması gerektiği dikkate alındığında, eldeki incelemeye konu dava için uygulanması söz konusu değildir.
    Dayandığı kriter hangisi olursa olsun uyuşmazlık ticari davaya vücut vermekteyse ve talep bir miktar paradan oluşan alacağın ödenmesi veya tazminata yönelikse, dava açılmadan önce arabulucuya gidilmesi, dava şartı arabuluculuk kapsamında zorunludur, bu anlamda arabulucuya başvurulmuş olması, usuli yönden bir dava şartıdır. Aksi halde dava şartı yokluğu sebebiyle dava usulden reddedilecektir. Aynı durum, tüketicinin taraf olduğu bir uyuşmazlığın TTK da düzenlenen bir husustan kaynaklandığı hallerde de geçerlidir.
    Tüketici işlemleri yukarıda açıklanan 6502 sayılı Kanunun 3. maddesinin 1. fıkrasının (l) bendinde sayılan işlemlerle sınırlı değildir. Ayrıca bir işlemin tüketici işlemi olması, işlemin taraflarından birinin tüketici olmasına, diğer tarafın da satıcı veya sağlayıcı olmasına bağlıdır. Tüketici kavramı da aynı maddenin (k) bendinde “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Tüketici işlemlerinin belirlenmesinde esas alınan kriter, uyuşmazlığın taraflarıdır. Kanun koyucu tüketici işlemini tanımlarken tamamen sübjektif bir tanımı tercih etmiş ve işlemi yapanlara (taraflara) göre bir işlemin tüketici işlemi olup olmadığının belirlenmesi esasını getirmiştir. Kanun koyucu (3. maddenin 1. fıkrasının l bendinde) “her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ibaresini kullanmak suretiyle, bir işlemin tüketici işlemi sayılıp sayılmaması bakımından işlemin kendisine ilişkin bir objektif kriter benimsememiş, belirleyici olan tek hususun taraflar olduğundan hareket etmiştir.
    Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı Kanun’da düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. (Yargıtay HGK 2017/13-1982 esas, 2018/1752 karar sayılı ve 11/11/2018 tarihli ilamı da aynı yöndedir)
    Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde uyuşmazlık, tüketici mahkemesinde açılan itirazın iptali davasının ticari dava olarak kabul edilip edilemeyeceği ve buradan varılacak sonuca göre ticari dava olduğunun kabulü halinde ise arabululuculuğa gidilmesinin zorunlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Somut olayda, itirazın iptalini isteyen davacı, otoyolu işleten hizmet sağlayıcı, davalı ise bu otoyoldan geçiş yapan araç sahibi olarak tüketici konumundadır. Bu nedenle taraflar arasındaki hukuki ilişki tüketici ilişkisi olup, uyuşmazlık ticari dava niteliğinde olmadığından dava şartı olarak arabuluculuğa gidilmesinin bir dava şartı olmadığına, bu tür davalar ticari dava olarak kabul edilemeyeceğinden somut talepte itirazın iptali davasının zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığı hususunda ayrıca bir değerlendirme yapılmasına yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
    O halde, mahkemece taraf delilleri toplanıp işin esasına girilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, hatalı değerlendirme ile davanın arabuluculuk dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, Adalet Bakanlığının kanun yararına temyiz isteminin kabulüne karar verilerek kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenle, Adalet Bakanlığının kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 363. maddesi uyarınca Bursa 5. Tüketici Mahkemesinin 10/10/2019 günlü 2019/300 esas ve 2019/419 karar sayılı hükmünün, hukuki sonuçlarına etkili olmamak kaydı ile kanun yararına BOZULMASINA, dosyanın gereği yapılmak üzere Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 30/09/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

    https://www.aslanpinar.combilgi-bankasi/kararlar/arabuluculuk-kararlari/6502-sayili-tuketicinin-korunmasi-hakkinda-kanun-a-73-a-maddesi-ile-eklenen-dava-sarti-arabuluculuk-hukmu-geriye-yurumez

    https://www.aslanpinar.com/bilgi-bankasi/kararlar/arabuluculuk-kararlari/6502-sayili-tuketicinin-korunmasi-hakkinda-kanun-a-73-a-maddesi-ile-eklenen-dava-sarti-arabuluculuk-hukmu-geriye-yurumez

    Diğer Kararlar