• Tarih: 17.06.2021
  • Yazar: Stj. Av. Yaren Şahin

Ruhsata Aykırı Yapının İdare Tarafından Yıkılmaması Nedeniyle Taşınmazın Rayiç Bedel Altında Satılması Başvurucunun Mülkiyet Hakkını İhlal Etmiştir

          16 Haziran 2021 tarihli 31513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ayşe BULUT başvurusunda; Antalya İli, Alanya İlçesi, Demirtaş Mahallesi’nde bulunan bağımsız bölümünün maliki, komşu binanın imara aykırı üçüncü ve dördüncü katlarının yıkılması şikayetinde bulunmuştur. Demirtaş Belde Belediyesince yapılan tespitler sonucunda Belediye Encümenliği 14.05.2009 tarihinde ilgili taşınmazın imara aykırı inşa edilen kısımları için yıkım kararı vermiştir. Ancak belediye yeterli teknik ekibinin olmadığını gerekçesi ile Alanya Kaymakamlığından yardım talebinde bulunmuştur lakin Kaymakamlık, Belediyenin talebini karşılamamıştır. Bunun üzerine Belediye, 08.07.2010, 14.10.2010, 11.10.2013 tarihlerinde yıkım için ihale açmış ancak katılım olmamıştır.

           Başvurucu, yıkım kararının uygulanmamasından ötürü kamu görevlileri hakkında savcılığa şikâyet etmiştir. Akabinde açılan Alanya 6.Asliye Ceza Mahkemesi’nin beraat kararına karşı istinaf yoluna gitmiş ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3.Ceza Dairesi’nin 27.11.2019 tarihli kararı ile esastan kesin olarak reddedilmiştir.

Başvurucu, 08.08.2016 tarihinde yıkım kararına binaen idarenin kusuruna dayalı maddi ve manevi tazminat istemli tam yargı davası açmıştır. Davasında; komşu taşınmazın imara aykırı kısmının deniz manzarasını kapattığını bu nedenle, 2015 yılında satmış olduğu taşınmazın rayiç değerinin çok altında satmak zorunda kaldığını dava hakkı saklı kalmak üzere 1.000-TL maddi, 40.000-TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

            Antalya 1.İdare Mahkemesi tarafından görülen dava 08/03/2017 tarihinde; Taşınmazın rayiç bedelinin satış bedelinden daha yüksek olduğunu kanıtlayan somut bilgi ve belge sunulmadığından ortada belli, kesin ve gerçekleşmiş bir zararın bulunmadığı aynı zamanda belediyenin araç ve teknik ekipman yönünden yetersiz kaldığını ve diğer kurumlardan destek de alamadığını belirterek idareye atfedilecek bir kusur bulunmadığının, tazminat koşullarının oluşmadığından davanın reddine karar vermiştir.

            Konya Bölge İdare Mahkemesi 2.İdare Dava Dairesi 06.07.2018 tarihinde mahkeme kararının hukuka uygun olduğunu ve kaldırılması gerektirir sebep bulunmadığından kesin olarak oy çokluğu ile reddedilmiştir.

             Nihai karar 06.09.2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve başvurucu 05.10.2018 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

          Mahkemenin incelemesi sonucunda, başvurucunun şikâyeti, komşu ruhsatsız yapının Belediye tarafından yıkılmaması ve dolayısıyla kendi taşınmazının düşük bir bedel karşılığında satmak durumunda kalması sebebiyle MÜLKİYET HAKKININ İHLAL EDİLDİĞİNE İLİŞKİNDİR.

Mülkiyet hakkı Anayasa’mızın “Temel Haklar ve Hürriyetler” başlıklı ikinci kısmının “Genel Hükümler” başlıklı birinci bölümünün “Mülkiyet Hakkı” yan başlıklı 35. maddesi ile güvence altına alınmış olup şu şekilde hükme bağlanmıştır:

            Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

            Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

            Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

           Ulusal düzenlemelerde yer alan mülkiyet hakkı ve sınırlandırılması ayrıca uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınmıştır. Buna göre Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 1 No.lu Protokol’ün “Mülkiyetin korunması” kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

            “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

           Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.”

            İlgili maddeler özü itibariyle mülkiyet hakkına ilişkin olarak uluslararası alanda, devlet tarafından yapılan müdahaleye karşı bireyi korumayı amaçlamakla birlikte, Anayasanın “Devletin temel amaç ve görevlerini” düzenleyen 5. maddesi çerçevesinde bazı pozitif yükümlülükleri de kapsamaktadır. İlgili hüküm ise şu şekildedir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” 

            İlgili hükme göre devletin mülkiyet hakkına müdahalede bulunulması durumunda, müdahalenin malik üzerinde doğurduğu olumsuz sonuçların mümkünse eski hale döndürülmesi mümkün değilse, malikin zarar ve kayıplarının telafi edilmesini sağlayan idari veya yargısal birtakım hukuki mekanizmaların oluşturulmasını sağlamakla yükümlüdür. Aksi halde -yani devlet tarafından düzeltici bir mekanizmanın hiç oluşturulmaması veya oluşturulan mekanizmanın müdahaleden önceki durumu tesis edici veya oluşan kaybı giderici nitelik arz etmemesi durumunda- mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülük ihlal edilmiş olur.

             İncelenen başvuru neticesinde AİHM Ek 1 No’lu Protokol, konuya ilişkin yargı kararları ve Anayasa’nın 5. ve 35. madde hükümleri gereğin Anayasa Mahkemesi şu şekilde hüküm kurmuştur:

“Mülkiyet hakkının korunmasına yönelik usule ilişkin güvencelerin derece mahkemelerince sağlanmadığı gerekçesiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin derece mahkemelerinin kararlarından kaynaklandığı anlaşılmıştır.”

             Başkan Kadir ÖZKAYA’nın karşı oy yazısı ise şu şekildedir:

“Derece Mahkemelerine göre olayda öncelikle tazminat koşulları oluşmamıştır. Zira aleyhine tazminat davası açılan ilgili idarece ruhsatsız yapının yıkılması konusunda gerekli adımlar atılmıştır. Dolayısıyla ilgili idarenin tazmin sorumluluğu doğmamıştır. Tazmin sorumluluğu doğmayınca da zararın tespiti için keşif ve bilirkişi incelemesi yapmaya gerek görülmemiştir. Mahkemelere göre ayrıca başvurucu (davacı) zararın varlığını da ortaya koyabilmiş değildir.

Açıklanan durumlar dikkate alındığında Derece Mahkemelerince, başvurucunun bir zarara uğrayıp uğramadığının tespiti amacıyla keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmamış olması nedeniyle mülkiyet hakkının korunmasında aranan usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilmediği sonucuna varılması mümkün değildir.

Sonuç olarak açıkça dayanaktan yoksun bulunan başvuruda başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin çoğunluk görüşüne dayalı karar iştirak edilmemiştir.”

            Kararın tam metni için buraya tıklayınız.

https://www.aslanpinar.combilgi-bankasi/guncel/ruhsata-aykiri-yapinin-idare-tarafindan-yikilmamasi-nedeniyle-tasinmazin-rayic-bedel-altinda-satilmasi-basvurucunun-mulkiyet-hakkini-ihlal-etmistir
Diğer Makaleler