• Tarih: 17.08.2023
  • Yazar: Stj. Öğr. Doğukan SİNAR

Mahkeme Tarafından Verilen Süreye Güvenilerek Yapılan Islah İşleminin Kanunda Öngörülen Sürede Yapılmadığı Gerekçesiyle Reddi Mahkemeye Erişim Hakkının İhlalidir

Başvurucu, iş akdinin feshedilmesi üzerine işçilik alacaklarına ilişkin olarak 16.08.2013 tarihinde Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde kısmi dava açmış, Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin yetkisizlik kararı üzerine dosya Bor Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmiştir. Bor Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen dava sırasında, başvurucu vekili ıslah taleplerinin olduğunu ve bunun için süre istediklerini duruşmada ifade etmiştir.
Mahkeme; başvurucu vekiline davayı ıslah ediğ ıslah dilekçesi ve harç makbuzunu dosyaya ibraz etmek için bir sonraki celseye kadar süre verilmesine karar vermiştir. Mahkemenin 16.02.2015 tarihli son celsesinde başvurucu vekilinin ıslah talebine ilişkin dilekçesini verdiği, buna karşılık davalı taraf vekilinin zamanaşımı def'inde bulunduğu, başvurucunun ıslah dilekçesini süresinde vermediğini öne sürdüğü anlaşılmıştır.

Bor Asliye Hukuk Mahkemesi 16.02.2015 tarihinde davanın kabulüne karar vermiştir. Yapılan temyiz istemi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesi kararı bozmuştur. Karar gerekçesinde; başvurucu vekiline ıslah talebinde bulunması için gelecek celseye kadar süre verilmişse de 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 181. maddesi gereğince kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir
haftalık süre verilebileceğinin belirtildiği, bu süre içinde ıslah edilen işlemin yapılmaması halinde ıslah yapılmamış gibi dava devam edileceğinin hüküm altına alındığı ifade edilmiştir. Kanun'da belirtilen sürelerin net olduğu ve bu süreler dışında verilen ıslah dilekçesi ile yapılan ıslah işleminin geçerli olmadığı, bu işlem gözetilerek verilen kararın hatalı olduğu da belirtilmiştir.

Bozma kararı üzerine Mahkeme 22.05.2018 tarihinde temyiz kararına uyarak ıslah talebini kabul etmemiş, başvurucunun dava dilekçesindeki talebine bağlı kalarak davanın kabulüne karar vermiştir. Karar gerekçesinde; her ne kadar davacı, mahkeme tarafından ara kararda belirtilen sürede işlemi yerine getirmişse de ıslah için kanuni bir sürenin öngörüldüğü ve bu sürenin esnetilemeyeceğinin hakim tarafından gözardı edilerek işlemin
yapıldığı ifade edilmiştir.

Temyiz istemi üzerine aynı Daire 21.02.2019 tarihinde onama kararı vermiş, Başvurucu, kararı 18.03.2019 tarihinde öğrenmiş ve 16.04.2019 tarihinde, mahkemeye erişim hakkının ihlali iddiasıyla bireysel başvuruda bulunmuştur.

Başvuru dilekçesinde özetle; Mahkeme tarafından verilen süre içinde ıslah dilekçesinin sunulup harcının yatırıldığı, bu dilekçenin de davanın taraflarına tebliğ edildiği, Mahkemenin ara kararına güvenerek hareket ettikleri, bu nedenle ıslahın geçerli sayılması gerekirken ıslah talebinin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği ileri sürülmüştür.

Anayasa Mahkemesi, başvurunun dayanaktan yoksun olmadığı nedeniyle kabul edilebilirliğine karar vermiş ve dosyanın esas incelemesine başlamıştır. Mahkeme tarafından yapılan inceleme özetle şöyledir:

Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan ve bir temel hak niteliği taşıyan hak arama özgürlüğü, davanın bir mahkeme tarafında görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkanının tanınmasını gerektirir. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir.

Başvurucunun işçilik alacaklarına ilişkin açtığı davada ıslah talebinin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.

Söz konusu bu müdahalenin bir ihlal oluşturup oluşturmadığı yönündeki değerlendirme özetle şöyledir:

Anayasa'nın 13. maddesinde de belirtildiği üzere temel hak ve hürriyetler ancak Anayasa'da belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ''ölçülülük ilkesine'' riayet edilmek koşuluyla sınırlandırılabilir. Dolayısıyla işbu müdahalenin, Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına aykırı olmama koşullarına uygunluğu
yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir. Başvurucunun ıslah talebinin reddi kararının 6100 sayılı kanunda öngörülen sürelere dayanması ve bu sürelerin kanun koyucu tarafından hukuki güvenlik ve istikrarı sağlama amacıyla konulmuş olması nedeniyle kanun tarafından öngörülme ve meşru sebebe dayanma bakımından bir aykırılık teşkil etmediği açıktır. Islah talebinin süre yönünden reddedilmesiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan
müdahalenin ölçülü olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Ölçülülük ilkes elverişlilik, gereklilik ve ortantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olması orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahalenin hukuki olarak dengeli olmasını ifade eder. Somut olayda incelenen kararın elverişlilik ve gereklilik yönünden tartışılmasını
gerektiren bir yönü bulunmamaktadır. Asıl üzerinde durulması gereken, müdahalede orantı bulunup bulunmadığıdır.

Anayasa Mahkemesi geçmiş birçok başvuruda derece mahkemelerince gösterilen süreye güvenen başvurucuların oluşan hukuki belirsizliğe katlanmak zorunda bırakılmasının ölçülü olmadığı ve dolayısıyla başvurucuların mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği sonucuna varmıştır. (Örneğin S.K (B No: 2015/2438, 19.04.2018)

Başvuruya konu olayda görevli mahkeme, başvurucuya davasını ıslah etmesi için gelecek celseye kadar süre vermiştir. Başvurucu da belirtilen süreye göre hareket etmiş, belirtilen sürede ıslah dilekçesini vermiş ve gerekli harcı da yatırmıştır. Temyiz incelemesi sonucu Yargıtay, ıslah için verilecek sürenin kanunda açıkça hükme bağlandığını ve Mahkeme tarafından verilen süre içinde yapılan ıslahın kabulünün hukuka aykırı olduğunu belirterek
kararı bozmuştur. Derece mahkemesi de Yargıtay tarafından verilen karara uymuş başvurucu tarafından yapılan ıslah işlemini yok sayarak yeni bir karara hükmetmiştir. Somut olaya bakıldığında Kanun hükmünün açık olduğu ortadadır. Öte yandan başvurucunun da Mahkemenin ara kararında verilen süreye güvenerek hareket ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Mahkemelerin yapılacak usul işlemlerine ilişkin taraflara doğru yolu gösterme yükümlülüğü
bulunmaktadır. Bu durum göz önüne alındığında Mahkeme tarafından verilen ıslaha ilişkin sürenin hatalı olması sonuçlarına katlanmak zorunda bırakılan başvurucu üzerinde Mahkemenin kısıtlayıcı yorumunun ağır bir yüke sebep olduğu ve mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin meşru amaca ulaşma bakımından orantısız olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi, incelemeleri sonucu açıklanan bu gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altında alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunacağı yönünde karar vermiştir.

Kararın tam metni için tıklayınız.

https://www.aslanpinar.combilgi-bankasi/guncel/mahkeme-tarafindan-verilen-sureye-guvenilerek-yapilan-islah-isleminin-kanunda-ongorulen-surede-yapilmadigi-gerekcesiyle-reddi-mahkemeye-erisim-hakkinin-ihlalidir
Diğer Makaleler