• Tarih: 01.08.2023
  • Yazar: Stj. Öğr. Ali Kutay ÖKTEM

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına İlişkin İptali İstenen İlgili Hükümler Çeşitli Yönlerden Anayasaya Aykırıdır

1/8/2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmi Gazete'de Anayasa Mahkemesi'nin 1/6/2023 tarihli kararı yayımlandı. AYM, HAGB (Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması) hakkındaki CMK’nın 231/5 ila 231/14 fıkralarının Anayasanın 13., 17., 35., 36. maddelerine aykırı olduğu sonucuna vardı. İptal kararının yürürlüğü ise 1 yıl ertelendi.

İTİRAZIN KONUSU: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun;

A. 231. maddesine 6/12/2006 tarihli ve 5560 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle eklenen (5), (6), (7), (8), (9), (10), (11), (12) ve (13) numaralı fıkraların,

B. 231. maddesinin 23/1/2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesiyle değiştirilen (14) numaralı fıkrasının,

Anayasa’nın 17. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.

OLAY: Sanıklar hakkında kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından açılan ceza davasında itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.

Anayasa Mahkemesi, ilk incelemede CMK 231/6'ya 6008 sayılı kanunun 7. maddesiyle eklenen ikinci cümleye ve CMK 231/8'e 6545 sayılı kanunun 72. maddesiyle eklenen ikinci cümleye yönelik itiraz başvurularını, önceki başvuruların üstünden henüz on yıl geçmediği gerekçesiyle reddetmiştir. Benzer şekilde, 231. maddenin 12. fıkrası için de daha önceden iptal kararı verildiği için karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

AYM, HAGB'nin ceza yargılaması sonucunda verilecek mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının belirli şartlara bağlı olarak ertelenmesini ifade ettiğini belirttikten sonra iptali istenen normların ayrı ayrı kapsamını belirtmiştir. Belirmek gerekirse;

CMK m.5, 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasının söz konusu olması gerektiğini ve sanığın suç işlediğinin sabit olması gerektiğini düzenlemektedir.

CMK m.6, ise HAGB kurumunun gündeme gelmesi için bazı şartları öngörmektedir. Bunlar; daha önce kasıtlı suçtan mahkumiyet olmaması, sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda mahkemeda kanaat oluşması, zararların giderilmesi ve sanığın HAGB uygulanmasını kabul etmiş olmasıdır.

CMK m.9'da zararın giderilmesi şartının yerine getirilmemiş ise denetim süresince bu zararın taksitler halinde yerinde getirilmesi durumunda da HAGB'ye karar verilebileceği söylenmektedir.

CMK m. 8, 5 yıllık denetim süresi içinde sanık kasıtlı suç işlerse tekrar HAGB kararı verilemeyeeceğini düzenlemekle beraber bu süre içinde dava zamanaşımının duracağını kapsamaktadır.

CMK m.10, denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde davanın düşmesi kararı verileceğini; CMK m.11 ise bu yükümlülüğe aykırı davranıldığı takdirde geri bırakılan hükmün açıklanacağını düzenlemektir.(Fakat mahkemenin kararda birtakım hususları değiştirmesi mümkündür.)

Son olarak kanunun 14. maddesinde de Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlarda HAGB kararı verilemeyeceği tanzim edilmiştir.

Başvuruda, HAGB kararı verilmesinin mağdurlar açısından yeterli giderim sağlamadığı, faillerin cezadan muaf tutulmasına yol açtığı ve devletin kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme şeklindeki yükümlülüğünü yerine getiremediği belirtilerek kuralların Anayasa’nın 17. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Başvuru üzerine AYM, ilk olarak 231. maddenin 5. fıkrasının ilk cümlesini incelemiştir.

Yapılan incelemede hukuk devleti ilkesine atıf yapılmıştır. Daha sonra Yüksek Mahkeme, HAGB kurumunun başka ülke mevzuatlarında da yer aldığını, 1950'li yıllardan sonra Kıta Avrupası ceza hukukuna girdiğini, ilk olarak Anglo-Sakson hukukunda ortaya çıktığını belirtmiştir. Devamında ise bu uygulamanın kapsamını, anlamını açıklayarak sanığın suçlu olarak damgalamanmasını ve topluma kazandırılmasını sağladığını vurgulamıştır. Belirtmek gerekir ki, AYM daha önceden de CMK 231. maddenin birçok hükmünü denetime tabi tutmuş ve HAGB kurumunun yalnızca sanığın menfaatleri düşünülerek getirilmemiş olduğuna, toplum menfaatleri ve kamu düzeninin korunmasını da amaçladığını vurgulamıştır. Bundan hareketle, başvuruya konu edilen hükümlerin iptaline karar verilebilmesi için öncelikle HAGB kurumuna ilişkin normların, temel hak ve özgürlükler ile anayasal güvencelere uygun olup olmadığı tespit edilmelidir.

Anayasa m.36 kişilerin adil yargılanma hakkını güvence altına almaktadır. Belirtilmelidir ki, bu hak mahkemece verilen hükmün başka yargı merciince denetlenmesini talep hakkı da sağlamaktadır. Şüphesiz ki bu da, üst yargı yollarına başvurma hakkını güvence altına almaktadır. Ceza yargılamasında da şartları sağlanmışsa asıl derece kanun yolu olarak istinaf kabul edilmiştir. CMK'nın 231. maddesinin 12. fıkrası da itiraz kanun yolu kabul edilmiştir. Bu hüküm gereği, istinaf kanun yoluna tabi olması öngörülen bir yargılama, sanığın HAGB kararı verilmesini kabul etmesiyle birlikte itiraz yoluna tabi hale gelmektedir. Bu durum sanığın, hakkında HAGB kararı verilmesini kabul etmesiyle birlikte istinaf kanun yoluna başvurma hakkından feragat ettiği anlamına gelmektedir. Anayasa Mahkemesi'nin gösterdiği gerekçelerden de anlaşılacaktır ki açıklanan tüm bu durum, henüz verilmemiş bir hükmün açıklanmasının ertelenmesinin istenip istenmemesi meselesi sanığa bir beyanda bulunma yükümlülüğü yüklemektedir. Çünkü henüz deliller değerlendirilmemiş, uyuşmazlığın esası hakkına karar verilebilmesi için önemli bir yol katedilmediği için sanığın iradesi aydınlatılmamıştır. Bu tür bir ''bilinmezlik'' içinde sanığın iradesini açıklamasına ve bir tür ihtimal hesabına girişmesine sebep olan bu uygulama, yargılamanın henüz başında sanık üstünde haksız bir baskı oluşturmaktadır.

HAGB uygulanmasını yargılamanın henüz başında kabul eden sanıklar hakkında yargılamanın sonraki aşamalarında adil yargılanma hakkı güvencelerinin ilk derece mahkemesince sağlanıp sağlanmadığının denetiminin istinaf kanun yolunda yapılamadığı ve bu durumun hak ihlallerine yol açabileceğini belirten AYM, benzer yöndeki kararlarına atıf yaparak bu durumun mahkemeye erişim hakkını sınırladığı sonucuna ulaşmıştır.

Anayasa m.13 gereğincei adil yargılanma hakkını sınırlayan düzenlemeler kanunla olmalı ve öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olmalıdır. AYM, sanığın henüz mahkumiyet kararı verilmeden HAGB kararı verilmesi yönünde bir irade açıklamasında bulunmasının onu savunmasız kıldığına ve istinaf hakkından feragate zorladığı sonucuna ulaşmıştır.

Ceza yargılaması sonunda mülkiyetin kamuya geçirilmesi sonucuna yol açan müsadere kararı mülkiyet hakkına sınırlama getirmekte olup mülkiyetin kamu yararına kullanımının kontrol edilmesidir. Müsaderenin HAGB kararı verilmesi durumunda hangi aşamada infaz edileceğine ilişkin olarak ise açık bir kanun hükmünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının korunması ilkesi göz önünde tutularak, HAGB kararı ile birlikte müsadere kararının infazına yol açabilecek şekilde infaz zamanında belirsizliğin olduğu ve yeterli güvencelerin sağlanmadığı dikkate alındığında kuralın maliklere aşırı bir külfet yüklediği değerlendirilmiştir.

Son olarak Anayasa'nın 17. maddesi bakımından değerlendirme yapılarak, bu madde gereğince sorumlulara fiilleriyle orantılı cezaların verilmesi ve mağdur açısından uygun giderimin sağlanması gerektiği kararda belirtilmiştir. 17. madde, kişinin maddi ve manevi varlığına ilişkin bir ölüm ya da yaralama olayında mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların tespit edilerek hesap vermelerini sağlar. HAGB ise bir ceza niteliğinde olmayıp, kişiyi ceza tehdidi altında bırakmaktan ibarettir. HAGB kararının bu niteliğini gözeten Anayasa Mahkemesi daha önceki birçok kararında, kötü muamele iddiaları yönünden HAGB kurumunun uygulanmasının, sanığın infaz edilebilir bir ceza almaması sonucunu doğurduğu ve bu kurumun uygulanmasında mağdurun muvafakati ya da mağdur açısından manevi bir telafinin sağlanmasının da aranmadığını dikkate alarak anılan geri bırakma kararının mağdur açısından yeterli ve etkili bir giderim sağlamadığını değerlendirmiştir. Bu açıklamalar sonucunda, belirtilen olumsuzlukların Anayasa m. 17 ile devlete yüklenen yükümlülüklerle bağdaşmayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
AYM, açıklanan nedenlerle kuralı Anayasa'nın 13., 17., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğu için iptal etmiştir. CMK m.231'in iptali istenen diğer hükümleri ise yukarıda verilen iptal kararı sonucunda zaten uygulanma alanları kalmamaları sebebiyle AYM tarafından denetime tabi tutulmamıştır.

Önemle belirtmek gerekir ki, verilen iptal hükümlerinin kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi karara bağlanmıştır.

Kararın tam metni için tıklayınız.

https://www.aslanpinar.combilgi-bankasi/guncel/hukmun-aciklanmasinin-geri-birakilmasina-iliskin-iptali-istenen-ilgili-hukumler-cesitli-yonlerden-anayasaya-aykiridir
Diğer Makaleler