• Tarih: 12.08.2021
  • Yazar: Stj. Av. Ceren Nur Enginar & Stj. Av. Yaren Şahin

Avukatın Dilekçede Kullandığı İfadelerden Dolayı Disiplin Cezası ile Cezalandırılması İfade Özgürlüğünü İhlal Etmiştir

12 Ağustos 2021 tarihli 31566 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, KENAN GÜL(2) başvurusunun konusu, avukat olan başvurucunun vekil sıfatıyla hareket ettiği davada dosyaya sunduğu dilekçede davanın karşı tarafına yönelik sözlerinden dolayı disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine ilişkindir.

Söz konusu başvuru öncesinde başvurucu, aleyhine velayet davası açılan davalının vekili olarak davaya cevap dilekçesi ile müvekkilinin kendisine ilettiği e-posta iletileri doğrultusunda ve savunma hakkı çerçevesinde cevap vermiştir. Buna karşın başvurucu olan avukat aleyhine dilekçede kullandığı ifadeler nedeniyle bağlı bulunduğu baroya şikâyette bulunulmuştur.

Bağlı bulunduğu baronun disiplin kurulu ise, Avukatlık Kanunu md.136/1 hükmünce avukatın aşağıda gösterilen ifadeleri sebebiyle kınama cezası vermiştir:

“Davalı baba, dürüst olmayıp, yalancı ve dolandırıcı bir mizaçtadır. Çalışmayı sevmemektedir. Gayrimeşru işlerle uğraşmaktadır

Disiplin cezasına karşı ise itiraz edilmiş olup bu itiraz, Türkiye Barolar Birliği tarafından reddedilmiştir. Buna istinaden başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasına karşı idare mahkemesinde iptal davası açmıştır. Başvurucu ilk derece yargılamasında şu savunmalarda bulunmuştur:

  • Şikâyet konusu sözlerin yer aldığı dava dilekçesinin Aile Mahkemesinde görülmekte olan velayet davasına ilişkin olduğunu,
  • Bu tür davalarda tarafların kişilik durumlarının önem arz ettiğini,
  • Dilekçede yer alan iddiaların müvekkilinin evlilik süresi içinde eski eşi hakkında sahip olduğu düşünceler olduğunu,
  • Kendisinin de müvekkilinin haklarını koruma yükümlülüğünde olduğunu
  • Şikâyete konu sözlerin iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

Öte yandan başvurucu dava dilekçesine müvekkilinin kendisine gönderdiği e-posta çıktılarını da eklemiştir. Bu e-postalarda başvurucunun müvekkilinin eski eşi ve çocuklarının durumu hakkında açıklamalar yapılmış olup başvurucu olan avukat da müvekkilinin ifadeleri doğrultusunda savunma yaptığını ileri sürmüştür.

Söz konusu e-posta çıktılarında müvekkili tarafından eski eşinin şu özellikleri belirtilmiştir:

  • Eski eşinin tasvip edilmeyen ahlaki vasıfları olduğu,

  • Çalışmayı sevmediği bu sebeple gayrimeşru işlerle uğraştığı,

  • Dolandırıcılık yaptığı,

  • Öz babasını bıçakladığı ve hapse girdiği,

  • Kendisinin ve çocuklarının eski eşinin alacaklıları tarafından tehdit ve taciz edildiği.

Başvurucu/vekil de müvekkilinin verdiği bilgiler doğrultusunda dilekçesinde; “Davalı baba, ahlaken dürüst olmadığı gibi hep yalan söyleyip, müvekkilimi ve çocuklarını kandırmaktadır”, “Davalı baba hayatta olan annelerini müşterek çocuklarına öldü diyebilecek kadar merhametsiz, duyarsız ve vurdumduymazdır.” İfadelerine yer vermiştir.

İlk derece mahkemesi ise olayda, vekil sıfatıyla hareket edilmiş olsa dahi avukat olan davacının meslek kurallarını bilmesi gerektiği ve dilekçede hakaret içeren türden ifadelerin kullanılmasının meslek kurallarına aykırı olduğu belirtilerek davaya konu işlemin hukuka uygun olduğuna karar vermiştir.

Başvurucu, karara karşı istinaf yoluna gitmiş, anca Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf talebi reddedilmiştir. Karara karşı ise bireysel başvuruda bulunulmuştur.

Anayasa Mahkemesi incelemesi sonucunda, başvurucunun düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin ihlal edildiği anlaşıldığından başvurunun ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesine geçilmiştir.

İfade özgürlüğü, Anayasanın “Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti” başlıklı 26. maddesi ile güvence altına alınmıştır. İlgili hüküm ise şu şekildedir:

 “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”

Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğüne müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığını

  • Kanunilik

  • Meşru Amaç

  • Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

İlkeleri çerçevesinde değerlendirmiştir. Bu kapsamda avukatlar tarafından sözlenen sözlerin ya da yazılı beyanlar bir bağlam içinde değerlendirilmesi gerektiğinin üzerinde durmuştur.

Somut olay açısından ise avukat dilekçesinde yer verdiği ifadelerle karşı tarafın çocuklarla birlikte yaşamaya uygun biri olmadığını ifade etmek için dilekçesinde bazı olayları şu ibarelerle göstermiştir:

  • Karşı tarafın çocukları geri götüreceği söylediği halde tatil için Türkiye’ye getirdiği ancak geri Kazakistan’a götürmediği hususu= “Dürüst olmamakla”,
  • Çocuklara annelerinin öldüğünü söylemesi hususunu= “Çocuklarını kandırmakla”,
  • Çocuklarına, müvekkiline, ilişkili kişilere ve resmi makamlar önünde olumsuz tutum ve davranışlarını= “Yalancı ve dolandırıcı bir mizahta olmakla, çalışmayı sevmemekte ve gayri meşru işlerle uğraşmakla”

Mahkeme, başvurucu tarafından beyan edilen disiplin konusu sözlerin hukuk yargılamasında hâkimde tarafların velayet konusunda çocuğun üstün yararını ispatlamaya yönelik olduğu kapsamında değerlendirmiştir.

Bu çerçevede vurgulanan diğer bir husus ise velayet davasına konu dava içerinde yer alan beyanların mahkeme dışına çıkmayıp uyuşmazlık içinde yer alan ifadeler olmasıdır. Dolayısıyla avukat tarafından karşı tarafın kişilik haklarına zarar verme iradesi ve olanağı olmadığı değerlendirilmiştir.

Öte yandan Mahkeme tarafından avukatların iddia ve savunma dokunulmazlığının kapsamının da göz ardı edilmemesi gerektiği aksi takdirde mesleki tahribata yol açılabileceği önemle üzerinde durulmuştur. Sonuçta ise ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ve başvurucu avukata net 8.100 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

Görülüyor ki Anayasa Mahkemesi ilgili kararı ile somut olayda başvurucu olan avukatın ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği hususunda şu ölçütleri kullanmıştır:

  • Kullanılan ifadelerin somut olayla bağlantısı

  • İfadeleri kullanmadaki amacı

  • Kullanılan ifadelerde kişinin kişilik haklarına zarar verme kastı olup olmadığı

  • İfadeleri kullanan kişinin avukat olması dolayısıyla iddia ve savunma dokunulmazlığının olması

Böylece Anayasa Mahkemesi kullanılan ifadeleri adil yargılanma hakkı ve ifade özgürlüğü kapsamında önemli ve koruyucu bir karar vermiştir.

https://www.aslanpinar.combilgi-bankasi/guncel/avukatin-dilekcede-kullandigi-ifadelerden-dolayi-disiplin-cezasi-ile-cezalandirilmasi-ifade-ozgurlugunu-ihlal-etmistir
Diğer Makaleler