• Tarih: 13.04.2022
  • Yazar: Stj. Av. Selman YEŞİL

Anayasa Mahkemesi, borçlunun karı veya kocası ile yaptığı ivazlı tasarrufları bağışlama olarak kabul eden kuralı mülkiyet hakkı ve hak arama özgürlüğünü sınırlandırdığı gerekçesiyle iptal etti

12.04.2022 tarihli ve 31807 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi Kararı’nda; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun değiştirilen 278. maddesinin 3. fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan “Karı ve koca ile” ibaresinin Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğuna ve iptaline; kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir.

İTİRAZ KONUSU NORMUN İÇERİĞİ

2004 sayılı Kanun’un 278. maddesinin üçüncü fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan “…usul ve…” ve “…sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar,…” ibareleri itiraz konusu kuralları oluşturmaktadır. 

Hısımlık ilişkileri bakımından usul kişinin kendisine kan bağıyla bağlı olan üst soylarını, sıhren hısım ise evlilik sebebiyle oluşan hısımlık ilişkisini ifade etmektedir.

Kurallarla tasarrufun iptali davası yönünden borçlunun üst soyu ve sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil) hısımları ile yaptığı ivazlı tasarruflar bağışlama olarak kabul edilmiş; Kanun’un 278. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında belirtildiği şekilde haciz, aciz veya iflas hâlinde, haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan veya iflas masasına kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan süre içinde ve her hâlükârda haciz, aciz veya iflastan önceki iki yıl içinde yapılmış olanların batıl olacakları öngörülmüştür. 

İLK DERECE MAHKEMELERİNİN SUNDUĞU İTİRAZIN GEREKÇESİ

Borçlular hakkında icra takibi başlatılmasından sonra borçlulara ait bazı taşınır ve taşınmaz malların borçluların hısımlarına devredilmesi sebebiyle açılan tasarrufun iptali davalarında itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan İlk Derece Mahkemeleri,borçlunun mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanmadığı bir dönemde gerçekleştirilen işlemlerin bağışlama olarak kabul edilmesinin borçlu ve lehine tasarrufta bulunulan 3. kişinin mülkiyet hakkına müdahale niteliğinde olduğu, kurallar kapsamında taraflara iddia ve savunmada bulunma ve ispat hakkının tanınmadığı, bu suretle mülkiyet hakkının ve hak arama özgürlüğünün ölçüsüz biçimde sınırlandırıldığı belirtilerek (Turgutlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2021/9) Kütahya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2021/68) İstanbul Anadolu 19. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2021/72) söz konusu normun iptali için başvurmuştur.

NORMUN İPTALİNE DAYANAK OLUŞTURAN ANAYASA MADDELERİNE KISACA DEĞİNECEK OLURSAK;

-Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere sınırlama getiren düzenlemelerin kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması gerekir.

-Anayasa’nın 13. maddesi çerçevesinde; yine Anayasa’nın 35. ve 36. maddesinde düzenleme altına alınan mülkiyet hakkını ve hak arama özgürlüğünü değerlendirecek olursak, sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir. Dolayısıyla Anayasa’nın 13. maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanunilik, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesi doğrultusunda yorumlanmalıdır.

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KONUYA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMESİ

-Kuralların amacının yakın hısımlarla gerçekleştirilen tasarruflarda alacaklının yaşayabileceği ispat zorluklarını ortadan kaldırmak ve şüpheli tasarruflarla alacaklıdan mal kaçırılmasını önlemek olduğu gözetildiğinde yakın hısımlarla gerçekleştirilen ivazlı tasarrufların peşinen bağışlama olarak kabul edilmesinin söz konusu amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemeyecektir.

-İptal edilebilecek tasarruflar süre yönünden de ayrıca sınırlandırılmış olup ancak hacizden, aciz hâlinden veya iflasın açılması tarihinden başlayarak geriye doğru son iki yıllık süreçte gerçekleştirilen tasarruflar iptal edilebilecek ve iptal davası ancak iptale tabi tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılabilecektir. 

-Anılan hususlar birlikte değerlendirildiğinde itiraz konusu kural sebebiyle iptal davası açılabilmesinin ancak belirli şartların gerçekleşmesi hâlinde mümkün olabileceği açıktır.

-Öte yandan kuralda borçlunun karı veya kocası ile yaptığı ivazlı tasarrufların başka hiçbir şarta bağlı bulunmaksızın bağışlama olduğu, aksinin iddiası ve ispatı mümkün olmayan bir olgu olarak kabul edilmiştir. Bu bakımdan tasarruf konusu malın değerinin tam olarak veya fazlasıyla ödenmiş olması, tasarruf işleminin borçlunun alacaklılarının da menfaatine bulunması, alacaklıların tasarruf işlemi dolayısıyla zarar görmemesi, alacaklıların alacağı tahsil ve cebri icra imkânlarının zorlaştırılmamış hatta kolaylaştırılmış olması sonucu değiştirmeyecektir. Borçlunun karı veya kocası ile gerçekleştireceği ivazlı tasarruflara kesin olarak bağışlama sonucunu bağlayan kural, taraflara belirtilen hususlarda iddia ve savunmada bulunma, bu hususların ispatı yönünden delil, bilgi ve belge sunma imkânı vermemektedir.

-Bu yönüyle söz konusu kural, kamu yararı ile kişisel yarar arasındaki dengeyi bozmak suretiyle mülkiyet hakkının ve hak arama özgürlüğünün ölçüsüz biçimde sınırlandırılmasına neden olmaktadır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

Anayasa’nın 153. maddesinin 3.fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.

Kararın tam metni için tıklayınız.

https://www.aslanpinar.combilgi-bankasi/guncel/anayasa-mahkemesi-borclunun-kari-veya-kocasi-ile-yaptigi-ivazli-tasarruflari-bagislama-olarak-kabul-eden-kurali-mulkiyet-hakki-ve-hak-arama-ozgurlugunu-sinirlandirdigi-gerekcesiyle-iptal-etti
Diğer Makaleler